Köklere İnmek
Dışsal olan içsel olanı değiştiremez, ama dışsal olan yardımcı olabilir ya da engelleyebilir. Dışsal olan, içsel olanın daha kolay patlamasını sağlayacak bir durum yaratabilir. Hatırlanması gereken şudur: Dışsal dönüşüm içsel dönüşüm değildir. Her şeyi yapmışsan ve durum müsaitse bile, içsel olan patlamayacaktır. Durum gereklidir, yardımcı olur, ama dönüşüm değildir.
Eski bir Hint masalını duymuşsundur. Bir fare kediden çok korkuyormuş; devamlı korku ve endişe içindeymiş. Uyuyamıyormuş: Rüyasında kediyi görüyor, titremeye başlıyormuş. Bir büyücü ona acımış ve fareyi kediye dönüştürmüş. Dışsal olan değişmiş, ama kedinin içindeki fare hemen köpekten korkmaya başlamış. Endişe aynıymış; yalnızca hedefi değişmiş. Daha önce kediden korkuyormuş, şimdi köpekten korkuyormuş. Titreme devam etmiş, acı devam etmiş, düşleri hâlâ korku doluymuş.
Bu yüzden büyücü kediyi köpeğe dönüştürmüş. Köpek hemen kaplandan korkmaya başlamış, çünkü içindeki fare aynı kalmışmış. Fare değişmemiş; yalnızca bedenler, dışsal olan değişmiş. Aynı endişe, aynı hastalık, aynı korku kalmış. Büyücü köpeği kaplana dönüştürmüş. Kaplanın içindeki fare hemen ayıdan korkmaya başlamış. Bu yüzden büyücü fareye şöyle demiş: “Artık yine fare ol, çünkü ben bedenleri değiştirebiliyorum, ama seni değiştiremem. Sende fare yüreği var, ben ne yapabilirim?” Fare yüreği.
Dışsal olanı değiştirip durabilirsin, ama fare yüreği aynı kalır. Ve o yürek sorun yaratır. Şekil değişir, biçim değişir, ama malzeme aynı kalır. Ve kediden, köpekten ya da kaplandan korkman fark etmez. Mesele kimden korktuğun meselesi değildir; mesele senin korkmandır. ***
Şunu hatırla: İçsel olan önemli, anlamlı. Dışsal olan faydalı, iyi, ama odağın o olmamalı. İçsel olanı unutmana sebep olacak kadar önemli olmamalı. İçsel olan içsel, merkezi kalmalı ve dışsal olan, eğer mümkünse, yardımcı olması için değiştirilmeli.
Onu tamamen ihmal etme. Onu ihmal etmene gerek yok, çünkü aslında dışsal olan içsel olanın bir parçası. Ona zıt bir şey değil, ona karşıt bir şey değil, sana dayatılan bir şey değil… O sensin. Ama merkezi olan içseldir ve dışsal yalnızca çeperdir. Bu yüzden çepere, çevreye, sınıra ihtiyacı olan önemi ver… Ama sınır ev değildir. Bu yüzden ona bak, ama ona deli olma.
Zihnimiz hep kaçış yolları bulmaya çalışır. Yiyeceğe, cinselliğe, giysilere, bedene saplantılı olursan zihnin rahat eder, çünkü artık içe doğru gitmemektesindir. Artık zihni değiştirmeye gerek yoktur. Artık zihni yok etmeye, zihnin ötesine geçmeye gerek yoktur. Aynı zihin yiyeceği değiştirirken de var olabilir. Şunu ya da bunu yiyebilirsin… Aynı zihin vardır. Ancak içe gittiğin zaman… Ne kadar içe gidersen, sahip olduğun bu zihin o kadar kaybolmalıdır. İçe giden yol zihinsizliğe giden yoldur.
Zihin korkar. Bir kaçış yolu bulmaya çalışır… Dışsal ile ilgili bir şey. O zaman zihin olduğu şekilde var olabilir. Sen ne yaparsan yap bir fark yaratmaz. Ne yaptığın önemsizdir… Bu zihin var olabilir ve bu zihin aynı kalmanın yollarını bulabilir. Ve bazen, sen doğal çıkış ile mücadele ederken, zihnin daha tehlikeli olan bazı sapkın çıkışlar bulabilir. Bunlar yardımcı olmaz, engel olur.
Nasreddin Hoca bir gün merdivenden düşmüş. Bacağı kırılmış. Bu yüzden bacağı alçıya alınmış ve üç ay merdiven inip çıkamayacağı söylenmiş. Üç ay sonra doktora gelmiş ve alçı çıkarılmış. Hoca sormuş: “Artık merdiven inip çıkabilir miyim?” Doktor, “Artık yapabilirsin. Tamamen iyileştin” demiş. Hoca demiş ki: “Şimdi çok mutlu oldum doktor. Ne kadar mutlu olduğuma inanamazsın. Üç ay boyunca bütün gün su borusundan inip çıkmak… Öyle zordu ki. Tüm komşular bana gülüyordu. Ama sen bana merdiven inip çıkmamamı söyledin, bu yüzden bir yol bulmalıydım.”
İşte herkesin yaptığı da budur. Bir çıkış tıkanırsa, o zaman bir sapkınlık söz konusu olur. Ve sen zihnin âdetlerini bilmezsin… Çok sinsi ve inceliklidirler. İnsanlar sorunları ile bana gelir. Çözümleri açık görünür… Değildir. Tüm sorunların çözümleri açık, berrak görünür… Değildirler. Derinlerde bir başka şey gizlenmektedir ve o başka şey bilinmediği, ondan kurtulunmadığı, onun ötesine geçilmediği sürece sorun sürer. Yalnızca şekil değiştirir.
Biri çok sigara içmektedir ve bırakmak ister. Ama asıl sorun sigara değildir; sorun başka bir şeydir. Sigara içmeyi bırakabilirsin, ama sorun kalır ve başka bir şekilde ortaya çıkar. Ne zaman sigara içiyorsun? Endişeli, sinirli olduğunda sigara içmeye başlıyorsun ve sigara içmek sana yardımcı oluyor. Daha güvenli, daha gevşemiş hissediyorsun…
Yüzeyde herhangi bir şeyi yapabilirsin, ama daha derindeki kökler değişmediği sürece hiçbir şey olmaz. Bu yüzden dışsal olan konusunda şunu hatırla: Onun farkında ol ve yüzeyden köklere git, kökünü bul… neden sinirlisin? Biri çok yemek yemektedir. Bırakılabilir. Kendini çok yemek yememeye zorlayabilirsin. Ama neden çok yemek yemektedir? Neden? Çünkü bu bedensel bir ihtiyaç değildir, bu yüzden bir yerlerde zihin araya girmektedir. Zihne bir şeyler yapılmalıdır; bu bedene dair bir mesele değildir. Neden mideni doldurup duruyorsun?
Yemeğe duyulan saplantı bir sevgi ihtiyacıdır. Yeterince sevilmiyorsan daha fazla yersin. Seviyor ve seviliyorsan daha az yersin. Ne zaman biri sana âşık olsa, daha fazla yiyemezsin. Aşk seni öyle doldurur ki, boş hissetmezsin. Aşk yoksa, boş hissedersin; içine bir şeyler doldurulmalıdır… Sen yiyecek tıkıştırıp durursun. ***
Derinlemesine gözlemle, para biriktiren birinin hiç sevilmediğini görürsün, çünkü para biriktirme onun yerine geçmiştir. Para ile artık kendini güvende hisseder. Sevildiğin zaman güvensizlik olmaz; sevgide tüm korkular kaybolur. Sevgide gelecek, geçmiş olmaz. Bu an yeterlidir, bu an sonsuzluktur. Kabul edilmektesindir. Gelecek endişesi yoktur, yarın ne olacağı endişesi yoktur. Sevgide yarın yoktur…
Bir çıkışı tıkadıkça, bir başkasını yaratırsın… Kökler yok edilmediği sürece. Bu yüzden dışsal olanla fazla ilgilenme. Dışsal kişiliğin her ne ise onun farkında ol. Onun farkında ol, uyanık ol ve sebebi bulmak için daima çeperden köklere doğru git. Ne kadar rahatsız edici olursa olsun köklere git. Bir kez kökleri tanıyınca, bir kez kökler açığa çıkınca… Şu yasayı hatırla: Kökler yalnızca karanlıkta var olabilir… Yalnızca ağaç kökleri değil, her şeyin kökleri. Onlar yalnızca karanlıkta var olabilir. Bir kez ışığa çıkarılınca ölürler.
Bu yüzden çeperinle hareket et; daha derine kaz ve köklere git ve kökleri bilince (bulunca), onları ışığa çıkar. Bir kez köke inince, kök kaybolup gider. O konuda hiçbir şey yapman gerekmez. Yalnızca sorunun ne olduğunu bilmiyorsan bir şeyler yapman gerekir. Doğru anlaşılan bir sorun kaybolur. Sorunu doğru anlamak, sorunun kökten anlaşılması onun kaybolması demektir. İlk şey budur.
Osho – “Sırlar Kitabı 2″