Boş Kayık
Birine ya da bir şeye karşı nefret yükseldiğinde ya da birine karşı aşk geliştiğinde, ne yaparız? Onu o kişiye yansıtırız. Bana karşı nefret hissediyorsan, nefret içinde kendini tamamen unutursun; hedefin yalnızca ben olurum. Bana karşı sevgi hissediyorsan, kendini tamamen unutursun; hedef yalnızca ben olurum. Sevgini ya da nefretini ya da her ne ise, onu bana yansıtırsın. Kendi varlığının içsel merkezini tamamen unutursun; merkez diğeri olur…
Seni seviyorum. Normal his, sevgimizin kaynağının sen olduğu yolundadır. Aslında öyle değildir. Kaynak benim, sen yalnızca sevgimi yansıttığım bir perdesin. Sen yalnızca bir perdesin; sevgimi sana yansıtıyorum ve sevgimin kaynağı sensin, diyorum. Bu doğru değil, bu hayali. Ben sevgi enerjimi topluyorum ve sana yansıtıyorum. Sana doğrultulmuş o sevgi enerjisi içinde, sen sevilesi oluyorsun. Başka biri için sevilesi olmayabilirsin, başka biri için tamamen itici olabilirsin. Neden? Sevginin kaynağı sensen neden başka herkes de sana karşı sevgi hissetmiyor; biri nefret yansıtıyor, o zaman da itici oluyorsun. Ve başka biri hiçbir şey yansıtmıyor, kayıtsız; sana bakmamış bile olabilir. Ne oluyor? Kendi ruh hallerimizi başkalarına yansıtıyoruz.
Merkeze odaklı kal. Kaynağın sen olduğunu unutma ve diğerine gitme, merkeze git. Nefret hissettiğin zaman, hedefe gitme. Nefretin çıktığı noktaya git. Nefret duyduğun kişiye gitme, nefretin geldiği merkeze git. Merkeze git, içeriye git. Nefretini, sevgini, öfkeni ya da herhangi bir şeyi içsel merkeze doğru, kaynağa doğru bir yolculuk olarak kullan. Kaynağa git ve orada merkeze odaklı kal.
Dene! Bu çok, çok bilimsel bir psikolojik tekniktir. Biri sana hakaret etti. Aniden öfkelenir, hararet kazanırsın. Öfke sana hakaret eden kişiye doğru akar. Şimdi bütün bu öfkeyi ona yansıtacaksın. O hiçbir şey yapmadı. Sana hakaret ettiyse, ne yaptı ki? O yalnızca seni dürtükledi, öfkenin yükselmesine yardım etti. Ama öfke sana ait. O gidip Buda’ya hakaret etse, onun içinde öfke yaratmayı başaramayacak. Ya da İsa’ya gitse, İsa ona diğer yanağını dönecek. Ya da Bodhidharma’ya gitse, o kahkahalarla gülecek. Bu yüzden kişiye bağlıdır.
Kaynak diğeri değil, kaynak daima sensin. Diğeri kaynağa vuruyor ama içinde hiç öfke olmasa, öfke yükselemez de. Bir budaya vursan, yalnızca sevecenlik yükselir çünkü orada yalnızca sevecenlik vardır. Öfke yükselmez çünkü orada öfke yoktur. Kuru bir kuyuya kova sarkıtsan, dışarı hiçbir şey çıkmaz. Suyla dolu bir kuyuya kova sarkıtırsın ve su çıkar, ama su kuyudandır. Kova yalnızca onun dışarı çıkmasına yardımcı olur. Bu yüzden biri sana hakaret ettiğinde yalnızca içine bir kova sarkıtmış olur ve sonra kova içindeki öfke, nefret ya da ateşle dolar. Kaynak sensin, unutma.
Bu teknik için, başkalarına yansıtıp durduğun her şeyin kaynağının sen olduğunu hatırla. Ve ne zaman lehine ya da aleyhine bir ruh hali olsa, hemen onun içine gir ve bu nefretin kaynağına git. Orada odaklı kal; hedefe gitme. Biri sana kendi öfkenin farkına varma şansı verdi… Ona hemen teşekkür et ve onu unut. Gözlerini kapa, içeride hareket et ve şimdi bu sevginin ya da öfkenin kaynağına bak. Nereden geliyor? İçeri gir, içeride hareket et. Kaynağı orada bulacaksın çünkü öfke senin kaynağından geliyor.
Nefret, sevgi ya da herhangi bir şey senin kaynağından geliyor. Ve kızdığın, sevdiğin ya da nefret ettiğin anda kaynağa gitmek kolaydır çünkü o zaman hararetlisin. O zaman içeri gitmek kolaydır. Tel sıcaktır ve sen onu alabilir, içe, o sıcaklığa doğru ilerleyebilirsin. Ve içerideki serin noktaya ulaştığında, aniden farklı bir boyut, önünde açılan farklı bir dünya göreceksin. İçeri gitmek için öfkeyi kullan, nefreti kullan, sevgiyi kullan.
Biz onu hep diğerine gitmek için kullanırız ve onu yansıtacak biri olmadığında çok kızarız. Sonra onları cansız nesnelere bile yansıtırız. Ayakkabılarına öfkelenen, öfke içinde onları fırlatan insanlar gördüm. Onlar ne yapıyorlar? Öfke içinde kapıyı ittiren, öfkelerini kapıya fırlatan, kapıyı hırpalayan, kapıya karşı pis sözler kullanan insanlar gördüm. Onlar ne yapıyorlar?
Bu konuyu bir Zen görüşü ile bitireceğim. Zen ustalarının en büyüklerinden biri olan Lin Chi şöyle dermiş: “Gençken tekneler beni büyülerdi. Küçük bir kayığım vardı ve yalnız başıma göle açılırdım. Saatlerce orada kalırdım.
“Bir seferinde, güzel bir gecede, kapalı gözlerle, kayığımda meditasyon yapıyordum. Akıntı aşağı boş bir kayık geldi ve benimkine çarptı. Gözlerim kapalıydı, bu yüzden şöyle düşündüm: “Biri kayığıyla geldi ve kayığıma çarptı.” İçimde öfke yükseldi. Gözlerimi açtım ve öfke içinde adama bir şey söyleyecekken kayığın boş olduğunu fark ettim. O zaman hareket edecek yön kalmadı. Öfkemi kime ifade edecektim? Kayık boştu. Yalnızca akıntı aşağı yüzüyordu ve gelip benim kayığıma çarpmıştı. Bu yüzden yapacak hiçbir şey yoktu. Öfkemi boş bir kayığa yansıtamazdım.”
Ve Lin Chi der ki: “Gözlerimi kapattım. Öfke oradaydı, ama çıkış yolu bulamadığımdan gözlerimi kapattım ve öfkeye doğru geri geri yüzdüm. Ve o boş kayık benim fark edişim oldu. O sessiz gece, içimde bir noktaya geldim. O boş kayık benim ustamdı. Ve artık biri gelip bana hakaret ettiğinde gülüyorum ve diyorum ki: “Bu kayık da boş.” Gözlerimi kapatıyorum ve içeriye gidiyorum.”
Bu tekniği kullan. Senin için mucizeler yaratabilir.
Osho – Sırlar Kitabı 1
Kaynak: Osho ( 2009) Sırlar Kitabı 1 (Çev. Niran Elçi), 2. Baskı, Omega Yayınları, İstanbul.
Osho Öyküleri
Osho Sözleri