Reiss Güdüleri

Reiss, kuramında insan davranışlarına yön veren 16 yaşamsal güdünün var olduğunu ifade etmiş ve davranışların bu güdülerin bir kombinasyonu şeklinde ortaya çıktığını belirtmiştir. Bu güdüler evrensel, doğuştan gelen ve sonuçsal nitelikte olan gereksinimleri ifade etmektedir. Her bir gereksinim, çok zayıftan çok güçlüye doğru devam eden biri dizi olarak anlaşılmalıdır. Bu dizinin bir yerinde, her birey kendine özgü bir “mutluluk noktasına” sahiptir (Fuchs ve Huber, 2005). Reiss profili insanın temel hedeflerini ve değerlerini ortaya koyar ve o insanın kendisini kapsamlı bir şekilde anlamasını sağlar.

İktidar-Güç Güdüsü: İktidar arzusunu yoğun biçimde hisseden insanlar, çoğunlukla ihtiraslı ve performans yönelimlidirler. Güçlü iradelere sahip ve kararlı yapıları vardır. Sorumluluk alırlar. Başkalarını kendi fikirleri doğrultusunda yönetebildiklerinde ve etkileyebildiklerinde gözle görülür bir mutluluk ve haz duyarlar. İster özel yaşamlarında isterse de iş yaşamında olsun “direksiyon başında” kalabilmek için her şeyi yaparlar. İktidar arzusu kendisini başarı arzusuyla da dile getirmektedir. Başarılı olma isteği, daha çok iktidar güdüsü tarafından beslenir.

Bağımsızlık Güdüsü: Özerklik arzusunu ifade eder. Tatmin edildiğinde, kişisel özgürlüğün mutluluğunu ve neşesini hissederken, tersi durumda, bağımlı olduğu duygusuna kapılır. Başka birinin yardımı olmaksızın olayların üstesinden gelmek isterler. Takım çalışmasına ve başkalarıyla ortak iş yapmak konusunda isteksizdirler. Başkalarına güvenmekten veya onlara bağlı olmaktan hoşlanmazlar. Kendilerine tavsiyede bulunulmasına tepki gösterirler. Çabaları kendi fikirlerine ve yeteneklerine dayanmalıdır.

Merak Güdüsü: Bir şeyler öğrenmeye ilişin genel gayretleri ifade eder. Dünya veya kendisi hakkında bir şeyler öğrenme ve bilgi arzusu, merak güdüsü güçlü olan insanlar açısından yaşamın en büyük hazlarından birini oluşturur. Merak, seyahat etme düşkünlüğü olarak ortaya çıkabileceği gibi, okumak, yazmak veya düşünmek gibi entelektüel gereksinimlerle de ifade edilebilir.

Kabul Görme Güdüsü: Kişinin öz-değerlendirmeye ve kabul görmeye ilişkin istek duymasıdır. Yüksek olanlarda muhtaç, saldırgan olmayan, ve yumuşak bir davranış tarzı görülür ve her türlü eleştiri ve reddedilişe veya hataya karşı hassasiyet gösterirler. Düşük gereksinimde olan insanlar ise, eleştiri, reddediliş ve hata yapma gibi konularla rahatça baş edebilirler. Kabul görme güdüleri çok belirgin olan insanlar, çoğunlukla güvensizdirler ve toplum içinde zaman zaman ürkek davranırlar. Özellikle sosyal reddedilişe karşı hassasiyetleri, onları sıkılgan yapar. Reddedilmekten ve onaylanmama durumunda kalmaktan kaçınırlar.

Düzen Güdüsü: Olayları organize etme arzusudur. Bu istek tatmin edildiğinde kişiye güven hissi verirken tersi durumda her şey kontrol dışı, karmaşık ve tehdit edici göründüğünden güvensizlik duygusu yaratır. Düzen, asıl olarak her şeyi planlama ve kategorileşme arzusunu ifade ederken, ikincil olarak temizlik isteiğini de ifade etmektedir. Düzen güdüsü güçlü olan insanlar, her türlü değişimden çekinirler ve oluşturdukları yapılarla istikrar ve denetim duygusu elde ederler. Ayrıntılara ve önemsiz konulara, özellikle de ritüellere dikkat ederler. Bu bağlamda davranışları zaman zaman evham niteliğine de bürünebilir. Tersine düzen güdüsü düşük olanlar, yaşamlarında ve işlerinde esneklik ararlar. Her türlü yeni ve beklenmedik hususlara karşı açık fikirlidirler.




Biriktirme ve Tasarruf Etme Güdüsü: Her şeyi biriktirme arzusunu ifade eder. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendisini korunmuş ve hazırlıklı hisseder. Tasarruf etme gereksinimleri güçlü olan insanlar, genelde “her şeyi biriktirirler” ve parasal konularda temkinli davranırlar. Birçoğu için cimri olarak adlandırılırlar. İster para isterse eşya konusunda olsun, herhangi bir israfta bulunmak onlar için korkunçtur. Diğer taraftan düşük gereksinimliler, hem kendilerine karşı hem de başkalarına karşı cömerttirler. Bu davranışları zaman zaman lüks kabul edilir. Birçoğu da müsriftirler.

Onur Güdüsü: Bu gereksinim tatmin edildiğinde insan sadık olmanın hazzını yaşar. Tatmin edilmezse, kendisini suçlu hisseder ve utançla dolar. Onur geleneksel ilkelerle ilgilidir. Onur güdüsü belirgin olan insnalar, dikkatlerini daha ziyade karakterlerine ve ahlaki ilkelerine yoğunlaştırırlar. Dürüst kalmak isterler. Tersi durumda olanlar, bir konunun ahlaki olup olmadığına fazla bakmazlar. Her şeyden önce kendi yararlarını önemserler. Onu sadık kalma arzusunu ifade eder. Özellikle de aileye ya da ebeveynlere karşı. Güçlü bir onur gereksinimi olan insanlar, etnik geleneklere veya vatanseverliğe yüksek değer verme eğiliminde olup bu değerlere sadık kalırlar. Göreve ve görevin yerine getirilmesine yüksek bir değer atfederler ve çoğunlukla çok büyük bir öz disipline sahip olurlar. Onur güdüsü zayıf olan insanlar, amaçlar açısından akılcı ve hedefe yönelik davranırlar. Dolayısıyla önemli bir görevi yerine getirebilmek için, her şeyin yapılmaını doğru bulurlar.

İdealizm Güdüsü: Bu gereksinim tatmin edilirse, insan “eşitler arasında eşit” biri olarak hisseder kendini. Aksi taktirde haksızlığa uğradığını düşünür. Yoğun idealizm güdüsü bulunan insanlar,çoğunlukla hayır işleri yürüten insancıl grupların, derneklerin ve organizasyonların üyeleridirler. Düşük idealizme sahip olanlar, toplumsal gelişmelerle pek ilgilenmezler, tersine kendi dolaysız arkadaş veya tanıdık çevrelerine yönelik olurlar. Ayrıca “realist” olarak tanımlanırlarAdaletsizliğin yaşamın bir parçası olduğuna ve bu durumun pek değiştirilemeeceğine inanırlar. Güçlü idealistler idealleri için belirli bir fedakarlığa eğilim gösterirler ve davaları için yükek kişisel riskler üstlenmeyi, hatta ölmeyi göze alırlar.

İlişkiler Güdüsü: Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan sevinç duyar. Edilmediğinde ise yalnızlık hisseder. Bu güdü, insanlar arasında var olan tüm hareketlerin temelini oluşturur. İlişki yönelimleri güçlü olan insanlar, diğer insanlarla bolca zaman geçirirler ve çoğunlukla diyalog yanlısı ve sosyal yeterlilikli biçimde davranırlar. Düşük ilişkiler gereksinimli kişiler ise, genellikle yalnız başlarına kalmaktan hoşlanırlar, ama ille de utangaç olmak zorunda değildirler. Bu, sadece kendileriyle huzur ve barış içinde yaşadıklarında daha mutlu olduklarının bir göstergesidir.

Aile Güdüsü: İnsanın kendi çocuklarını büyütme arzusunu ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan ebeveynlere özgü sevginin mutluluğunu yaşar. Aksi taktirde huzursuz olur ve kendisiyle barışık değildir. İnsanın bir aileye yönelik arzusu, insanları kendi çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmesi ve onların gereksinimlerini çoğunlukla kendi gereksinimlerinin önünde görmesi konusunda motive eder. “Aile insanları” çocuklarına çok bağlıdır. Oysa aile yönelimleri zayıf olan kişiler, kendilerine çocuk istemezler. Hatta bazıları ebeveyn rollerinden dolayı çok mutsuzdurlar ve bu nedenle ailelerini terk ederler.

Sosyal Statü-Kariyer Güdüsü: Dikkat çekme ve prestij elde etme arzusunu ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendini önemli ve anlamlı hisseder. Gerreksinimi tatmin edilmezse de, dikkate alınmadığını düşünür. Bu güdü, herşeyden önce sosyal duruşa ve zenginliğe yönelik arzunun, kimi zaman da şöhret ve kabul edilme isteğinin temelini oluşturur. Statü güdüsü yüksek olan insanlar, prestijli varlıklarıyla özel bir etki bırakmaya çabalarlar. Tersine düşük gereksinim duyanlarsa, mütevazıdırlar. Zenginlik ve statü simgelerine karşı kayıtsız kalırlar, bunları elde etmek için pek fazla çaba göstermezler.

İntikam Güdüsü: Kazanmaya veya hiç olmazsa başkalarıyla “ödeşmeye” yönelik gayretleri ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendisini onaylanmış veya sahip olduklarına yeniden kavuşmuş hisseder. Aksi takntirde, sadece öfke ve kızgılık duyulur. İntikam güdüsü öncelikle saldırgan bir yapıya sahiptir. Kendilerine yanlış davranıldığını düşündüklerinde, kanları öfke ve kızgınlıkla kaynayıverir. Çoğunlukla zor kişilerdir. Belirgin biçimli intikam tipleri saldırgan olup ani öfke patlamalarına eğilimlidirler. Ancak ölçülü bir durumda “sağlıklı” bir rekabet davranışlarını da beslediği görülmektedir. Yarışmayı ve başkalarıyla olan rekabeti de destekler. Rekabet, bir anlamda başarılı olmanın ve kabul edilmenin barışçıl yoludur. Zayıf intikam değerli insanlar, kibar, sevimli ve barışçıl bir davranış sergilerler.




Eros Güdüsü: Cinsellik ve haz arzusunu ifade etmektedir. Erotik gereksinimler tatmin edildiklerinde, insan kendisni “haz dolu” olarak hisseder. Bu güdü, güzellik ve estetiği yaşamaya yönelik güçlü gereksinimi de kapsar. Güçlü erotikçiler, derin cinsel fantezilere sahiptirler. Yine cinsel ilgilerinin peşine düşerek çok zaman harcarlar. Çok eşli ve kısa süreli ilişkiler isterler. Zayıf erotikçiler ise, hemen hemen hiç cinselliği düşünmezler ve daha ziyade, sakıngan, hazdan uzak bir hayat tarzına eğilimli olurlar. İçgüdüsel bağlamda Eros’un temelleri çiftleşme ve döllenme içgüdüsünde yatıyor.

Yemek Yeme Güdüsü: Gıda maddelerini tüketmeyi ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendisini sadece bedensel olarak değil, psikolojik olarak da “tok” hisseder. Tatmin edilmezse, bu ikinci anlam bakımından da “açlık” hissedilir. Yemek yeme güdüsü çok güçlü olan insanlar, büyük bir iştah sahibidirler ve sıklıkla yemek yemeyi düşünürler. Diğer taraftan düşük düzeyde güdüsü olanlar ise, yemeğe pek düşkün değildir ve çok seçici insanlardır. Yemek yeme güdüsünün salt biyolojik gereksinimden daha fazlasını ifade ettiği söylenebilir. Yemek yemeye düşkün olanlar zamanlarının, düşüncelerinin ve gayretlerinin çoğunu, yemek yemekle dar ve geniş anlamlarla ilgili olan hususlara harcarlar.

Bedensel Aktivite Güdüsü: İnsanın kaslarını kullanmasına yönelik her türlü aktiviteyi ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendisini “canlı” hisseder. Aksi taktirde huzursuz olur. Bu güdü, insanları bedensel ve herşeyden önce sportif etkinliklere yöneltir. Karakteristik olarak akif bir hayat tarzına sahip olurlar. Bu arada başkalarının ne kadar sportif olduğuna da dikkat ederler. Tersi konumdaki kişiler hareket etme mutluluğunu büsbütün yitirmiş gibidir. Fiziksel faaliyetlerleilgili her şeyden titizlikle kaçınırlar, gereksiz yere hareket etmek zorunda kalmak istemezler.

Huzur Güdüsü: Duygusal barış arzusunu ifade etmektedir. Bu gereksinim tatmin edildiğinde, insan kendisini güvende hisseder. Aksi taktirde ürkek olur. Bu güdü insanları tedbirli kılar. Böylece kaygılar, korkular ve acıların önü alınır veya bu hususların üstesinden gelinir. Huzura yoğun gereksinim duyan insanlar, çabucak ürkek tepki gösterirler. Çok endişeli olurlar ve acılara pek dayanamazlar. Temelde insanın korku hassasiyetine işaret eder. Diğer tarafta ise, sağlam, cesur ve maceraperest olanları görürürüz. Bunlar, stresten kaçınmak istemezler, risk alırlar ve aslında performanslarını asıl “baskı” durumlarında sergilerler. Bu yaşamsal güdü, insanın korku, stres ve acılara karşı ne kadar çok toleransa sahip olduğunu da belirler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir