Hindistan’ın felsefe tarihindeki ünlü özdeyiş Satyameva jayate’dir: “Kim yenilirse yenilsin hakikat kazanmalı.” Bu bir aşağılık kompleksinden ortaya çıkmıyor, gerçekten üstün bir zekâdan doğuyor.
…Bu yüzden iki Japon boksör veya aikidocu ya da jujitsu veya judocu gördüğünde şaşıracaksın; önce büyük bir saygıyla birbirlerinin önünde eğilirler. Düşmanlık söz konusu değildir. Japonya’da judoda ve bütün savaş sanatlarında öğretilerden biri budur; birisiyle kavga ediyorsan, kişisel bir düşmanlık söz konusu değildir. Eğer kişiselse, yenilgiye çoktan hazırsın demektir, çünkü bu tavır egoya dayanır: Daha aşağıda olana, içgüdü seviyesine düşüyorsun.
Judo sanatında, judo sanatının üstünlüğünü kim kanıtlarsa kazanan odur. Kazanan kişi değil sanattır. Aynı felsefede kazananın hakikat olması gibi, şimdi kazanan sanattır. Tek bir an bile kendini ve zaferini düşünmemelisin, çünkü bu yenildiğin an olacaktır.
Bu pek çok sefer oldu; bunu Doğulu davranış geleneğini anlayan biri dışında kimse anlayamaz. Bazen eşit derecede egoist olmayan iki savaşçı vardır; o zaman kimse kazanmaz. Her gün gelir, birbirlerinin önünde eğilirler; büyük keyifle, büyük saygıyla. Aslında karşılarındaki insandan onur duyarlar, çünkü sıradan bir insan değildir; onunla dövüşmek bile yeterince büyük bir onurdur. Ve dövüş devam eder.
Sonunda hakemler “Kimse kazanamaz, çünkü iki taraf da eşit düzeyde egosuz – kimse diğerini yenmenin yolunu bulamaz” demek zorundadır. Ego bir kaçamak noktasıdır. Ego içindeyken yenilgiye uğratılabileceğiniz bir uyku gibidir. Sadece bir anlığına bir düşünce gelebilir ve bu senin sonun olur. Judo, jujitsu, aikido sanatları, küçük farklarla, küçük inceliklerle hepsi benzerdir; ama temel yapı aynıdır. Altyapı, dövüşürken orada bulunmaman, tam anlamıyla yok olmandır; o zaman hiçbir kılıç seni kesemez. İki kılıç ustasını dövüşürken görürsen, şaşırıp kalacaksın.
Osho – “Güç, Politika ve Değişim”