starfish

Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahillerine giden bir adam varmış. Her sabah çalışmaya başlamadan önce yaptığı yürüyüşlerin birinde, plaja doğru baktığında dans eder gibi, hareketler yapan birisini görmüş. Yaklaştıkça bunun genç bir adam olduğunu fark ederek, bu gencin birkaç adım koştuktan sonra yerden aldığı bir şeyi yumuşak hareketlerle okyanusa fırlattığını görmüş. Ona seslenmiş:

– Günaydın, ne yapıyorsun böyle? Genç adam durmuş, başını kaldırıp cevap vermiş.

– Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.

– Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?

– Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.

– Ama görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya deniz yıldızı dolu. Senin bunları denize atman neyi değiştirecek ki?

Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.

– Bak onun için çok şey değişti!

Bu cevap adamı şaşırtmış, ne söyleyeceğini bilememiş.

Daha sonra anlamış ki bu gencin yaptığının, aslında, evrende bir gözlemci olarak, olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış. Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış, sahile inmiş ve o genci bulmuş, bütün sabahı okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.


Loren Eiseley, “The Star Thrower”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *