Japonya’nın yaşadığı olağanüstü felaketlerin ardından, zorluklarla baş etmeye alışmış bir toplumun metanetine şahit olmaktayız. Her şeye rağmen Japonların, güçlü kişilikleri ve savaşçı toplum yapısıyla başlarına gelen bu sıra dışı olaylara olgunlukla göğüs gerdikleri görülmektedir. Japon toplumunun yaşamış olduğu bu büyük felaketin üzüntüsünü paylaşıyor ve bir an önce yaralarını sarmalarını umut ediyoruz.
Toplumları güçlü kılan önemli şeylerden birisi de tarihlerinde ne kadar çok sorunla karşılaştıklarıdır. İlginç bir ikilem olsa da bugün güçlü olarak görülen ülkelerin ve milletlerin tarihlerinde hep savaşlar, yıkımlar ve yeniden dirilişler olmuştur. Belki de güçlü bir millet haline gelebilmek için ortak acılar yaşamak gereklidir. Bahsedilen bu toplumların başında ise Japonlar gelmektedir.
Nükleer bombaların ardından tarihinin ikinci büyük felaketiyle karşılaşan Japonların, kültürel kimliğinde ve belki de genlerinde taşıdığı önemli bir özellik vardır: Dayanıklılık ve çalışkanlık. Japonya’nın yaşadığı bu felaket elbette trajiktir. Belki pek çok toplum için böylesi bir felaketin başlarına gelmesi kalıcı etkiler bırakabilirdi. Ancak bu durum Japonlar için pek de olası görünmemektedir.
Japonya’nın bu felaketin yaralarını sarması elbette uzun zaman alacaktır. İlerleyen süreçte muhtemel bir ekonomik krizle karşılaşmaları da olasıdır. Ancak sürpriz sayılmayacak bir şey varsa o da Japonların çalışkan ve güçlü kişilikleriyle yine bu felaketten güçlenerek çıkacak olmalarıdır.
Japon toplumunun yaşamış olduğu bu büyük felaketin üzüntüsünü paylaşıyor ve yine bu zor dönemden alınlarının akıyla çıkacaklarına dair en az onlar kadar umutlu olduğumuzu belirtmek istiyoruz.