Diyojen, İskender’e ayağa kalkmadı. Hiç istifini bozmadı. Binlerce insan, İskender geliyor diye kırılıp geçiyorken o, yerinden kımıldamadı bile. “Sen ne yapıyorssun, gelenin kim olduğunu bilmiyor musun? diye onu tartakladılar.
İskender: “Durun, dokunmayın!…Görmüyor musun? İskender geliyor, diye insanlar yerlere yatıp kalkıyorlar. Sen yoksa İskender’i tanımıyor musun?” dedi.
Diyojen: “Tanıyorum. İyi tanıyorum ve sizi de iyi biliyorum” diye cevap verdi.
İskender: “O halde söyle! Kimim, ben?”
Diyojen: “Bendemin bendesisin (esirimin esirisin)” dedi.
İskender sarsıldı. Yerinde duramadı ve atından indi. “Ne demek bu?” dedi.
Diyojen: “Sen, toprak için insan öldürüyorsun.Dünya benim esirim, kölem. Sen de benim köleme köle olmuşsun. Kim kime ayağa kalkacak?” dedi.
İskender bunu kabullendi. Diyojen’in büyük bir filozof olduğunu anladı ve dedi ki: “Dile benden ne dilersen!”
Diyojen: “Gölge etme başka ihsan istemem.”
Bu anekdotun bir başka şekli de şöyle anlatılmaktadır: Bir gün Büyük İskender şehirde gezerken, fışı içinde, bir çul ve bir ekmek torbasıyla köpek gibi yaşayan Diyojen’i görür. Yanındaki adamlara, bu adamın kim olduğunu sorar ve Diyojen’in bir filozof olduğunu öğrenir. Felsefeye karşı sevgisi bulunan İskender, fıçıya yaklaşır. Güneşin vurduğu fıçı içinde Diyojen mayışmış bir şekilde yatmaktadır. Büyük İskender Diyojen’e kendini tanıtır ve kendisinden bir şey isteyip istemediğini sorar. Aldığı cevap tarihe geçer. Diyojen, koskoca ve zengin bir devletin imparatoru Büyük İSkender’e sadece “Gölge etme, başka ihsan istemem” der.
“Bilgelik Hikayeleri”