Düş, Sadakati Sever!
Her birimizin yaşamında gerçekleştirmek istediği ‘düş’ler vardır. ‘Düş’ler, hayatımızın yegane amaçlarıdır. Gerçekleştirmek için yanıp tutuştuğumuz, tutkuyla arzuladığımız şeylerdir. Kimisi için bir yolculuk olur uzaklara, kimisi için de, hayatının eserini ortaya çıkarmaktır. Her ne olursa olsun, bağlılık ister düşler, ona ulaşmak için sadakatle peşinden gitmek gerekir. Düş’ler, gerçekleşmek ister..!
Büyük hayalleri olan küçük bir çocuk vardır, astronot olmayı hayal edip, ilk uzay mekiğini hazırladığında planı hazırdır. Sadece uzaya çıkış için uygun zamanı beklemek gerektiğini düşünür. Ancak o uygun zaman bir türlü gelmez. Sonra, zamanla o çocuk büyür, ve saklı hazinelere ulaşmaya çalışan Indiana Jones’tan etkilenir. Keşiflerde bulunmanın hayallerini kurduğunda, “gençtir” derler onun için, “gençler, daha mantıklı olmalı”dır, onlar için. Gencin hayalleri törpülenir, düşleri budanır gittikçe. O genç büyüdüğünde ve bir yetişkin olduğunda, başka bir düş kurar ve bu düşünü gerçekleştirmek için planlar yapar. Ancak, birileri çıkıp da ona ‘gerçekler’den bahsettiğinde, dediklerine kulak verir. Düş’e ihanet eder. Sahteleriyle değiştirir yerini. Eğer bilmiş olsaydı, birilerinin de zamanında onlara bu gerçeklerden bahsettiğini ve onlara karşı çıkıp diyebilseydi, gerçeklerin bizler tarafından yaratılmış olduğunu. Sonra bir gün, ‘düş’lerini gerçekleştirmiş birisinin haberini okur bir gazete köşesinde. Okuduğu o yazı kendi düş’ünün haberidir. Yutkunuverir, içini bir burukluk kaplar. Haberde o kişinin, kendi düş’üne sahip çıktığını, kararlılıkla düş’ünün peşinden gittiğini ve onu gerçekleştirdiğini yazmaktadır. Gözlerini boşluğa çevirir adam ve aklından şunları geçirir “şimdi onun yerinde ben olabilirdim”. Çünkü, bunu kendisi de düşlemiştir zamanında. Ancak, ona bağlı kalmamış, yaşamın gerçeklerine yenik düşmüştür. Çevresine şöyle bir bakar ve kendisine, bazı sorumlulukları olduğunu hatırlatır. Kendi kendine konuşur, “haberdeki adam şanslı biriydi belki de, ya da adamın eline büyük bir fırsat geçmiş ve bunu değerlendirmişti, kim bilebilir?” Gazeteyi buruşturur ve bir yudum su içer üstüne ve o eski sıradan yaşamına çevirir yönünü.
‘Düş’lemek sorumluluk yükler insana, düş’lerinin peşinden gitme sorumluluğunu. “Boş hayaller” der bazıları, evet boş hayallerdir, ta ki, biz içini dolduruncaya kadar. Düş, hayatımızın amacıdır. Bu amaca ulaşmak için çabalamalı ve ona sadakatle bağlılık göstermelidir insan, tıpkı aşkla sevdiği birine bağlandığı gibi. Eğer ona bağlı kalmaz ve unutursak, o da elimizden kayıp gidecektir zamanla. Düşleyen, düş’ün peşinden gitmelidir, hak ettiği değeri göstermelidir ona. Düş’ü hayatının merkezine almalıdır kişi, önceliği ona vermelidir, eğer gerçekten istiyorsa. Düş’e çelikten halatlarla bağlanmak, bir düşleyen için kaçınılmaz olandır. Ona ulaşmanın tek şartı onu yaşamak, onunla yaşamaktır. Çünkü ‘düş’, sadakati sever!