Coelho’dan Gelişim Öyküleri
Paulo Coelho, “Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım” adlı muhteşem kitabında birbirinden etkileyici gelişim öykülerine yer vermektedir. İşte bu güzel kitaptan gelişime dair öyküler.
Tanrı, güneşi her gün yeniden doğdurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor bize. Oysa, biz her gün, böyle bir zamanın bize bağışlandığını görmezden geliyoruz, bugünün düne benzediği gibi, yarına da benzeyeceğini düşünüyormuş gibi davranıyoruz. Ama dikkatini yaşamakta olduğu güne veren kişi, o büyülü anın varlğını keşfediyor. O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide soktuğumuz dakikada, akşam yemeğini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri gibi gelen bin bir şeyde gizli. Ama öyle bir an var ve işte o anda yıldızlar tüm güçleriyle içimize doluyor ve bizi mucizeler gerçeleştirmeye hazır hale getiriyor.Mutluluk kimi zaman bir kutsamadır- ama çoğu zaman bir fetihtir. Günün o büyülü anı, değişmemize yardım ediyor, bizi düşlerimizin peşinde koşmak için yola koyulmaya itiyor. Acı çekeceğiz, zor zamanlar yaşıyacağız, ne var ki bunlar geçici, iz bırakmayan dönemler olacaktır. Ve daha sonra geriye dönüp gururla ve inançla bakacağız.
Kendini tehlikeye atmaktan korkan kişiye ne yazık! Çünkü o kişi belki de hiç düş kırıklığına uğramayacak ve peşinden koşacak bir düşü olanlar kadar acı çekmeyecek. Ama dönüp de arkaya baktığında (çünkü her zaman, sonunda dönüp arkamıza bakarız), yüreğinden şu sözcüklerin döküldüğünü duyacak: “Tanrının, yaşadığın her güne mucize tohumlarını ne yaptın? Yaradanın sana bağışladığı yemekleri ne yaptın? Hepsini bir çukura gömdün, çünkü onları yitirmekten korkuyordun. İşte, şimdi elinde kalan: Yaşamını yitirmiş olmanın kesinliği.”
Öteki
Adamın biri, uzun süreden beri tanıdığı bir dostuna rastlar; dostu, yaşamda yolunu çizememiş biri izlenimi vermektedir. ‘Ona biraz para vermem gerekecek’, diye düşünür. Ama o akşam, dostunun zenginleştiğini ve o zamana kadar aldığı borçların tümünü ödemeye karar vermiş olduğunu anlar.
‘Sık sık uğradıkları bir bara giderler ve bu dost, oradaki herkese içki ısmarlar. Bu ani zenginliğin kaynağını sorduklarında, onlara, son günlere kadar ‘Ötekini yaşadığını’ söyler.
‘İyi de, kim bu Öteki?” diye sorarlar adama.
“- Öteki, bana olmayı öğrettikleri, ama ben olmayan kişidir” der. İnsanların, yaşladıklarında açlıktan ölmek istemiyorlarsa, yaşamları boyunca nasıl para kazanmaları gerektiğini düşünmek zorunda olduklarına inanır. Ne kadar çok düşünürlerse, o kadar çok plan yaparlar; yaşayan birer varlık birer varlık olduklarını da, vadeleri dolmak üzereyken anlarlar ancak. O zaman da artık iş işten geçmiştir.”
“- Peki, sen kimsin?”
“- Ben, aranızda yüreğinin sesini dinleyen herhangi biri gibiyim. Yaşamın gizi karşısında gözleri kamaşan, mucizelere açık, yapıp ettiklerinden sevinç ve heyecan duyan biriyim. Ne var ki şimdiye kadar Öteki, düş kırıklığına uğrama korkusuyla elimi kolumu bağlıyordu.
“- İyi ama, insanlar acı çekmeyi sürdürüyor, diye karşılık verdi oradakilerin hepsi.
“- Sürüp giden, başarısızlıklardır. Bundan kimse paçasını kurtaramaz. İnsanın, düşlerini gerçekleştirmek adına verdiği savaşımda bazı başarısızlıklara uğraması, ne uğruna savaştığını bilmeden yenilgiye uğramaktan daha iyidir.”
“- Hepsi bu mu?” diye sordu, bardaki müşteriler.
“- Evet. Bu keşfi yaptıktan sonra gözüm açıldı ve gerçekte her zaman olmak istediğim kişi olmaya karar verdim. Öteki, orada, odamın içinde bana bakakaldı, ama yeniden içime girmesine izin vermedim, zaman zaman, geleceğimi düşünmemekle kendimi tehlikeye attığımı anımsatarak beni korkutmaya kalkmasına karşın buna izin vermedim. Öteki’ni yaşamımdan çıkarıp attığım günden beri, Tanrının gücü mucizelerini göstermeye başladı.”
Armağan
Bir delikanlıyla bir genç kız birbirlerine çılgıncasına aşık olmuşlardı. Ve nişanlanmaya karar verdiler. Nişanlılar her zaman birbirlerine armağan sunarlar. Ama delikanlı yoksuldu-sahip olduğu tek zenginlik ona dedesinden kalan saatti. Sevgilisinin güzel saçlarını düşünerek, ona çok güzel bir gümüş tarak alabilmek için, dedesinden kalan saati satmaya karar verdi.
Genç kızın da sevdiği erkeğe nişanlılık armağanı alacak parası yoktu. O da, yaşadığı yerin en büyük tüccarına giderek saçlarını sattı. Eline geçen parayla da, sevdiği adamın saatine altın bir köstek satın aldı.
Ve nişanlanacakları gün yeniden buluştuklarında, genç kız ona, sattığı saat için bir köstek armağan etti; delikanlıysa genç kıza, kestirdiği saçlarını taraması için gümüş bir tarak.
Paulo Coelho, “Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum, Ağladım”
Pauolo Coelho’nun Tüm Öyküleri
“Unutmayın: Güzel gün batımlarının bulutlu gökyüzüne ihtiyacı vardır.” Paulo Coelho
“Unutma, aydınlık bir yarın için, karanlık bir gecenin içinden geçmen gerekir.” Paulo Coelho