Ağızdan çıkan her sözcük, bunu söyleyen kişiye özgü titreşimler yaratır. Yetiştirilme tarzımıza ve hayata bakışımıza bağlı olarak, sarf ettiğimiz sözcüklere özel titreşimler yükleriz. Her sözcük son derece güçlü pozitif ve negatif titreşimsel tepkiler yaratabilir. Bu, konuşmayı yapan ya da dinleyen kişiye veya o sözcükle ilişkiye ya da geçmişle bağlıdır. Herhalde “En çok negatif titreşim yaratan” sözcük paradır.
Çoğumuz açısından, bu sözcüklerle bağlantılı inançlar çok yoğundur. Para sözcüğünü sarf ettiğimizde, düşündüğümüzde ya da duyduğumuzda, her tarafa negatif titreşimler yayarız. Elbette bu, etrafımıza paranın bize ulaşmasını kesinlikle engelleyen, aşılmaz duvarlar örer. Yani, çok istediğimiz bu şeyden söz etme biçimimiz, onun bizden uzak kalmasına yol açar. İyi de neden? Sonuçta para hoş bir şey değil mi? Altınlar, gümüşler, demirler, banknotlar filan?
Para genellikle “hazin bir şey” olarak kabul edilmektedir. Çocukluğumuzdan itibaren para sözcüğünün mücadele, gereklilik, zorunluluk anlamlarını içerdiğini öğreniyoruz. Bunun babalarımıza, annelerimize, teyzelerimize, amcalarımıza ve yetişkin aile dostlarımıza neler hissettirdiğini öğreniyoruz. Sözcüğe eşlik eden gerginliği ve acıyı öğreniyoruz. En önemlisi de, paranın hayattaki yerini öğreniyoruz!
Enerji akışını ve negatif titreşimlerden kurtulmayı hiç öğrenmediğimiz için, hayatımızı bu konuda olumsuz enerji yayarak geçiriyoruz. Kazanamayacağımız bir savaş veriyoruz. Sonunda çok yoruluyoruz, cesaretimiz kırılıyor, haksızlığa uğradığımızı hissediyoruz. Bedenimiz nihayet bu olumsuzluklara tepki veriyor ve ölüyoruz. Ne güzel hayat!
İnsanoğlu hiçbir zaman elindekiyle yetinmemiştir. Bu nedenle aklımıza ne zaman para gelse, hemen “yeterince paraya sahip olmadığımızı” düşünüyoruz. Para, yetersizliği çağrıştırıyor, yetersizlik yoksunluğu… yoksunluk kendini kötü hissetme titreşimlerini, bu da yeniden hiç istemediğimiz bir şeyi, yoksunluğu.
Neyse ki para konusundaki eski, küflü inançlardan kurtulmak o kadar zor değildir. Toplumun para konusunda yarattığı doktrinleri yıkmak mümkün.
“Para kazanmak için çok çalışmak zorundasın. Hiç kimse sana boş yere para vermez. Para zor kanılır. Para zor biriktirilir. Hiç çok param olmadı. Para geldiği gibi gidiyor. Para tüm kötülüklerin babası. Geleceğimizi garanti altına almak için para biriktirmeliyiz. Param olsa ne kadar mutlu olurdum. (Şimdi mutlu olamam anlamına geliyor.) Para ağaçta yetişmiyor.”
Bu cümleleri yüksek sesle okuyun ve size neler hissettirdiklerini düşünün. Kendinizi pek iyi hissetmediniz değil mi? Ama hepimiz bu ifadeleri duyarak büyüyoruz ve paranın özgürlüğümüzün tek anahtarı olduğuna inanıyoruz. Paranın önemli olduğunu inkar etmiyorum. Ama sürekli paranın çok çalışarak, mücadele ederek, hatta savaşarak kazandığını düşünüyoruz. Oysa para da her şey gibi enerjiden başka bir şey değil. Ve parayı çekmek de, her şey gibi, enerji akışı sürecinden başka bir şey değil. Artık yeni bir senaryo yazmanın zamanı geldi.
Diyelim ki evinize yeni bir teras yaptırmak istediniz ve bunun maliyeti 25 bin dolar. Uzun uzun düşündünüz taşındınız, ancak bu parayı nereden bulabileceğinizi bilemediniz. Sonunda bunaldınız, hayal kırıklığına uğradınız ve “Aman, unut gitsin!” dediniz.
Siz de birçoğumuz gibi davrandınız işte. Hayatımız boyunca bizi sınırlayan ve olumsuz enerji akışına yol açan eski inançların esiri oldunuz. Sonunda kendinizi kapattınız. Terası yaptırmak için gerekli paraya yönelik isteğiniz sonucunda kendinizi öylesine bezgin hissettiniz ki, sonunda vazgeçtiniz.
Yeni bir senaryo yaratmak, güzel bir gündüz düşü oluşturup bunu duygusal olarak yaşamaktan başka bir şey değil. Önemli olan kısım da bu: Gündüz düşünüzü duygusal olarak yaşamalısınız, yoksa uçup gider. Bir isteğinizi yüksek sesle, sanki bir arkadaşınızla konuşur gibi, dile getirin (yazmak ikinci tercihtir). Sakın ne olacağından söz etmeyin. Yalnızca şu anda olanları söyleyin. Bu ifadeniz olabildiğince gerçekçi olsun; tatmini, keyfi, memnuniyeti ayrıntılarıyla hissedin. Unutmayın, her sözcüğün arkasındaki tutkuyu hissetmek zorundasınız.
Bir örnek verelim. Yüz dolarlık bir banknotu alın, cüzdanınıza koyun ve alışverişe gidin. Eğer bütün bir gün idare edebilirseniz, harika. Edemezseniz, öğle yemeği molası verin. Dükkanların çok olduğu bir yere gidin. Bu 100 dolar ile alabileceğiniz her şeyi arayın. Bu bir walkman, bir pantolon, futbol topu, yeni bir elbise, yeni aletler, yatak örtüsü olabilir.
100 dolar hala cebinizde; bu nedenle kendi kendinize “Vay be, 100 dolar ile bunu alabilirim, hiç sorun değil” deyin (sonra da ne kadar mutlu olduğunuzu hissedin). Toplamı 100 dolar edecek şeyler bulmayın, her biri 100 dolar olan şeyler arayın. Yaklaşık bin tane şey bulduğunuzda, neler olduğuna bir bakın. Hissi olarak neredeyse 100 bin dolar harcadınız ve bu sizin harika hissetmenizi, yoksunluğa ilişkin eski titreşimsel düşünce kalıplarınızdan kurtulmanızı sağladı.
Eğer hayatınızda gerçek bir değişiklik olmasını istiyorsanız, etrafınıza daha fazla enerji yaymalı, işlerin yolunda gitmesini sağlamak için olumlu enerji akışınızın artmasını sağlamalısınız. Bunun en iyi yöntemlerden biri “yolunu yapmak”tır.
Belirli bir olayın gerçek olmasını sağlamak için istenen ortamı ya da atmosferi yaratmak üzere, yolunu yapma yöntemini kullanabilirsiniz. Bu, günlük olaylarda ya da kararlarda “Bunun böyle olmasını istiyorum” enerjisini yaymaktır: “Raporumu kolayca ve zamanında bitirmek niyetindeyim. Bugünün tadını çıkarmak niyetindeyim. Aramızdaki gerginliği kısa sürede çözmek niyetindeyim.”
Yolunu yapmak, yeni bir senaryo yazmak gibidir, ancak daha az yoğunluk gerektirir. Günlük yaşamda küçük şeylerin yolunu yapmaya alıştığınızda, büyük şeylere geçin. Bu, sorun yaşadığınız bir müşteri ya da satışlar olabilir. Bir toplantıyı ya da anlaşmayı, gerçekleşmesini istediğiniz şekilde görün ve hissedin. Bunu gün içinde sık sık tekrarlayın. Evrene ne istediğinizi söyleyin, buna bağlı olarak olumlu enerjinizi yayın, sonuçların nasıl olacağını hissedin ve bunların gerçek olacağından emin olun. Yolunu yapmak, budur.
Unutmayın… Önemli olan para değil, enerjinizi nasıl yaydığınızdır. Parasızlığınız üzerinde yoğunlaşmaktan vazgeçerseniz, paraya kavuşursunuz. Parasızlık üzerinde durup bu konuda olumsuz hislere kapılmanız, pozitif enerji yaymanızı engeller. Bundan kurtulmaya çalışın. Nasıl’lar üzerinde durmaktan vazgeçin. Nasıl olsa öğreneceksiniz.
Hayatınızdaki olumsuzluk miktarını ölçmek mi istiyorsunuz? Gelirinize bakın. Hayatının büyük bölümünde parayla mücadele eden insanlar olarak, ne kadar olumsuzluk yayarsak, o kadar az gelire sahip oluruz. Geliriniz, negatif enerjiye bağlı olarak artar veya azalır.
Lynn Grabhorn
Kaynak: Lynn Grabhorn (2012) “Çekim Yasası Secret” (Çev. Suat Kadıoğlu) Kalipso Yayınları, İstanbul s.120-135