Kişisel Enerji Yönetimi
Enerjimizi Korumanın ve Yükseltmenin Yolları
Enerji yaşam demektir. Yaşam enerjimiz tükendiğinde perde kapanmış, film bitmiştir. Kendimizi enerjik hissettiğimizde ise, yapabileceklerimizin sınırı yokmuş gibi gelir. Yorgun hissettiğimizde en basit şeyler bile bizlere zor gelmeye başlar. O yüzden enerjimizin akıbeti yaşamsal bir öneme sahiptir. İşte bu video eğitimde, kişisel enerjimizi etkin şekilde yönetmenin ipuçlarını paylaşırken, onu korumanın ve yükseltmenin özgün yollarını ele alacağız. Bu eğitimin teknik ağırlıklı kısa videosu için tıklayınız.
İnsanın sahip olduğu enerji düzeyi, yaşam döngüsüyle birlikte yol alır. Gençken enerjimiz çok fazladır. Ancak yaşımız ilerledikçe enerji seviyemiz nispeten azalmaya başlar. Bu normal bir süreçtir. Her insan yaşamına belirli bir enerji düzeyiyle devam etse de, hayatın içinde bu döngüyü kısa devreye uğratan bazı etkenler vardır. Bunların en başında sağlık sorunları gelir. Osho der ki “Fiziksel beden ölmeden önce biyoenerji ölmeye başlar ve biyoenerjisi ile derin teması olan bir insan artık enerjisinin ufaldığını bilir. Yaşam genişlemek, ölüm ufalmak demektir.” Ağır bir soğuk algınlığı yaşadığımızda ya da ciddi bir kaza geçirdiğimizde yaşamsal enerjimizin büyük bir kısmını iyileşmeye ayırmak durumunda kalırız. Bu tür durumlarda tek amacımız sağlığımıza tekrar kavuşmak ve dolayısıyla eski enerji düzeyimize yeniden ulaşmaktır.
Enerji, işin %75’idir. Enerjin yoksa, kibar ol! Paul Arden
Enerji konusu, uzun zamandır farklı disiplinlerin ilgi alanına girmiş olsa da, bizler bu eğitimde enerjiyi performans ve sağlık açısından değerlendireceğiz. Performans açısından enerjiyi en basit şekilde, hayatımıza etkin şekilde devam edebilmek için kullandığımız yakıt olarak düşünebiliriz. Motivasyon yönetimi içerisinde önemli bir değere sahip olan enerji, hedeflerimize ne düzeyde ulaşabileceğimizi belirler.
Daha derin anlamda enerji tüm var oluşun kaynağını teşkil eder. Bu bakış açısıyla her şey enerjiden ibarettir ve en temelde birbiriyle bağlantılıdır. Yaşama yön veren enerjinin bu boyutunu özellikle sağlığımızı korumak açısından ele alacağız. Bunu şifa amaçlı enerji uygulamalarıyla ilişkilendirip metafiziksel bir bakış getireceğiz.
Biyoenerjimizin durumu, genel anlamda yaşamımızı ve yaşam içindeki etkinliğimizi doğrudan belirlemektedir. Örneğin yarışmacılar enerjileri tükendiği için yarışı tamamlayamazlar. Yaşam da aynen böyledir, enerjimiz zayıfladığında yaşam yolculuğumuz sekteye uğrar veya sona erer. Dünyanın en yüksek zirvesi Everest’e tırmanış yapan dağcıların büyük kısmı kazalarını iniş sırasında yapmaktadır. Yani yorgun düştükleri ve enerjilerinin azaldığı süreçte kazalar ve ölümler gerçekleşir. Benzer şekilde yaşam yolculuğumuzun hikayesini bir anlamda sahip olduğumuz enerji düzeyimiz belirlemektedir.
Umut Etmenin Enerjisi
“Umut Etmenin Gücü” adlı bir çalışmamda paylaştığım bir deneyde farelerin sahip oldukları umut düzeylerinin dayanma güçlerini artırdığından bahsetmiştim. Yani özel veya genel anlamda umutlu olmak, aynı zamanda bizlere enerji veren güçlü bir faktördür. Ne kadar umutlu olursak, enerji düzeyimiz de o ölçüde yüksek olmaktadır. Elbette hayat sadece yaşamaktan ibaret değildir, yaşarken iyi yaşamak, güzel yaşamak ve hayattaki hedeflerimize ulaşmak da isteriz. Dolayısıyla yaşam enerjimizi sadece hayatta kalmak için değil, yaşamımızı daha anlamlı kılmak için de kullanırız.
Zamanı Yönetmenin Enerjisi
Enerji düzeyimiz hayatta yapabileceklerimizi belirleyen yegane kriterdir. Buna ayıracak zamanım yok dediğimizde, aslında yeterli enerjimizin olmadığından bahsediyoruzdur. Çoğu kez enerjiyi zamanla eş anlamda kullanırız. Hayatta eşit olarak dağıtılan yegane şeylerin başında zaman gelmektedir. Ve onu nasıl kullanmayı tercih ettiğimiz, yaşam sanatının olduğu kadar, kişisel enerji yönetiminin de en önemli konularından birisini oluşturmaktadır. (Ayr. Bkz. Değer Odaklı Zaman Yönetimi Video Eğitimi)
Çünkü zamanı doğru kullanmak size enerji kazandırır. Onu etkisiz kullandığınızda ise değerli enerjinizi dolaylı yoldan kaybedersiniz. En basitinden güne amaçsız başladığınızda, rüzgarın estiği yöne savrulur, kendinizi gereksiz şeylerle vakit geçirirken bulursunuz. Güçlü bir amacınız olduğunda ise, enerjinizi tek bir noktaya odaklama şansınız olacaktır. Bu açıdan zamanınızı ve dolayısıyla enerjinizi etkin kullanmanın en iyi yollarından birisi de kendinize güçlü amaçlar belirlemektir.
Sağlığın Enerjisi
Motivasyon yönetimi sürecinde, çabasal enerjinin yükselmesi ve güçlü kalması için uğraş verilir. Çabasal enerjinin gücünü ve sürekliliğini belirleyen faktörlerin başında fiziksel ve zihinsel açıdan ne kadar sağlıklı olduğumuz gelmektedir. Sağlık açısından sorunlar yaşadığımızda enerjimizin büyük kısmını iyileşmeye kanalize ederiz. Yaşamsal enerjimizin büyük kısmını iyileşmeye ayırdığımız için de motivasyon gücümüz zayıflar. En basitinden uykusuz kaldığımızda, o günü ister istemez düşük bir enerji seviyesinde geçiririz. Bu durum sürekli hale geldiğinde ise, sağlık sorunlarının baş göstermesi kaçınılmazdır. Ayrıca, yaşamsal ihtiyaçlarımızı yeterince karşılayabiliyor olmak, günlük enerjimiz için olduğu kadar, hayatta kalmamız için de önemlidir. Dolayısıyla enerji yönetiminin bu temel konularını zaten göz önünde bulundurduğumuzu varsayıyoruz.
Daha önce “Hayatın 11 Gelişim Yasası” videomda bahsettiğim Denge ve Uyum yasaları, aynı zamanda yaşamsal enerjimizi korumak için de bizlere rehberlik edebilir. Yaşamla uyum içinde olduğumuzda, onunla birlikte hareket ettiğimizde enerjimizi korumayı başarabiliriz. Kendi doğamızın farkında olarak ona uygun şekilde hareket ettiğimizde gereksiz enerji kayıplarının önüne geçebiliriz. Bugünlerde yaşamımız fırtınalı bir deniz gibi dalgalanıyorsa, enerjimizi daha çok su üstünde kalmaya ayırmamız gerekir. Böyle zamanlarda kendimizi dalgalara bırakmalı ve onunla birlikte hareket etmeliyiz. Zaman içinde fırtınalar dinecek, yaşam denizimiz tekrar durgunlaşacaktır. İşte o zaman enerjimizi hedeflerimize doğru fazlasıyla yöneltebilme şansımız olacaktır.
Kendini Tanımanın Enerjisi
Her insan kendini karakterize eden belirli bir enerji yapısına sahiptir. Bazılarımız daha enerjik gözükürken, bazılarımız ise biraz daha durgun bir görünüm sergiler. Pek çoğumuz kişisel enerji yapımızın farkında olsak da, çoğu zaman bunu dikkate almadan gündelik yaşama devam ederiz. (Ayr. Bkz. Kendini Tanıma ve Meslek Tercihi Rehberi)
Kendinizi tanımanın enerjinizi etkin kullanmak açısından pek çok faydası vardır: Öncelikle şu soruları samimi şekilde yanıtlamaya çalışalım: Kendinizi günün hangi saatlerinde daha enerjik hissedersiniz? Daha çok sabah mı, yoksa akşam mı verimlisinizdir? Örneğin, günün hangi saatlerinde daha zinde ve verimli olduğunuzu bildiğinizde, yorucu işleri o vakitlerde yapmayı tercih edebilirsiniz. En son kendinizi ne zaman enerjik hissettiniz? O anı farklı kılan şey neydi? Eğer mümkünse sizi o anda enerjik kılan şeyi tekrar yapabilir misiniz?
Enerji Yönelimi
İnsanlar, doğası gereği fiziksel ve zihinsel enerjisini kullanarak hayatına devam eder. Ancak her insan, enerji yönelimleri açısından bu iki özellikten birisini daha fazla sergiler. İçe dönük insanlar yapıları gereği enerjilerini daha çok iç dünyalarına yöneltirken, dışa dönük insanlar dış dünyalarına daha fazla yöneltirler. Yaşamlarında daha çok bireysel ve düşünsel faaliyetlerle vakit geçiren içe dönüklerin tersine, dışa dönükler, daha çok sosyal ve hareketli bir yaşam sürerler. İnsanlar genellikle bu iki grubun ortak özelliklerini sergilese de, işte bu enerji yönelimleri açısından iki farklı kategoriye ayrılırlar.
Doğaları gereği dışa dönük kişilerin fiziksel enerjileri daha yüksektir. İçe dönük kişilerinse zihinsel enerjileri daha yüksektir. Ancak her iki grubun da günlük yaşamda sergiledikleri çabasal enerji miktarı neredeyse eş düzeydedir. Bu durum sadece, her iki grubun motivasyon enerjilerini farklı şekillerde değerlendirdiğini gösterir. Enerji yapısındaki bu temel farklılık, çoğu insanın sosyal yaşamından mesleki yönelimlerine kadar pek çok tercihini doğrudan etkilemektedir. Örneğin dışa dönük insanlar sosyal beceri gerektiren işlerde daha başarılıyken, içe dönükler düşünsel beceriler gerektiren işlerde daha iyidirler. Elbette her insan eğer güçlü bir niyet ortaya koyarsa her şeyi başarabilecek potansiyele sahiptir. Yeter ki kendini geliştirmeye çaba göstersin.
İçe dönük insanlar enerjilerini toplamak için daha çok kendi başlarına kalmaya ve sessizliğe ihtiyaç duyarken; dışa dönük kişilerse, diğer insanlarla bir araya gelip konuşmaya, sosyalleşmeye ve hareket etmeye gereksinim duyarlar. Kendimizi bu açıdan değerlendirdiğimizde, enerjimizi yükseltmek için ne yapmamız gerektiğini fark edebilir ve ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi ortaya çıkarabiliriz.
İnandığı şeyi yapan insanın enerjisi asla tükenmez. Goethe
Enerjiyi Dengelemek
Motivasyon yönetiminde çaba göstermek demek, zihinsel ve fiziksel olarak aktif halde olmak demektir. Fiziksel ve zihinsel veriminiz açısından bu iki sistemin dengeli bir şekilde kullanılması gereklidir. İçe dönük enerjiyle dışa dönük enerjinin aşırı ucunda yaşayanlar, bir süre sonra motivasyon sorunlarıyla boğuşur hale gelebilirler. Bu nedenle gün içinde düşünsel aktiviteyi, fiziksel hareketle, fiziksel aktiviteyi zihinsel hareketle dengelemek gereklidir.
Gün boyunca fazla hareket etmeden çalışmış olmanıza rağmen, günün sonunda çoğu kez yorulmuş olduğunuzu hiç fark ettiniz mi? Bunun nedeni, zihinsel enerjinin fiziksel enerjiden son derece fazla kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Zihinsel çabanız, fiziksel çabayla dengelenmediği için kendinizi bitkin hissedersiniz. Aynı durum tam tersi için de geçerlidir. Bu gibi zamanlarda, yaptığınız düşünsel işlerde bedeninizi kullanmayı, bedensel işlerde ise zihninizi aktif olarak kullanmanın bir yolunu bulmaya çalışmalısınız.
Düzenli spor yapmak, formumuzu korumanın yanında, kaygı, stres ve tüm düşünsel sorunların üstesinden gelmek için de etkili bir yöntemdir. Kaygılı olduğunuzda, bir soruna çözüm aradığınızda, üzgün ve sıkıntılı olduğunuzda hareket etmeyi deneyin, farkı göreceksiniz. Koşun, yürüyün, yüzün, ip atlayın, mekik çekin; her ne yaparsanız yapın; ama sürekli hareket halinde olmaya özen gösterin. Bu zihinsel enerjinizi ve verimliliğinizi olumlu yönde etkileyecektir.
Sürekli hareket halinde olmak dışa dönük kişilerin alışık olduğu bir süreçtir. Ancak günün sonunda verim düşmeye başlar. İşte bununla baş etmenin en iyi yolu, daha az kullandığınız içe dönük enerjiyi harekete geçirmektir. Dışa dönük enerjinin dengelenmesi için, çalışma esnasında veya verdiğiniz bir molada zihinsel aktivitelerle uğraşmak veriminizi artırabilir. Örneğin koşarken veya bisiklete binerken kulaklıktan bir konuşma dinlediğinizde zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız gibi, yorulmadığınızı da fark edersiniz.
Yaratıcı Enerji
Abraham Maslow, birinci sınıf bir çorba, ikinci sınıf bir tablodan daha yaratıcıdır, diyerek aslında yaratıcı olmanın insanlara özgü genel bir nitelik olabileceğini belirtmiştir. Her insan kendisini ve dünyayı şekillendirebilecek yaratıcı gücü içinde taşır. Ancak bu büyük güç etkin şekilde kullanılmadığı zaman, içsel enerjinin akışında sorunlar ortaya çıkar. Yani insan, yaratmayı bıraktığında, yaratıcı gücün yıkıcı etkisine maruz kalabilir. Özellikle yaratıcı enerjisi güçlü insanların bu açıdan daha dikkatli olması gereklidir. Yaratıcı enerjisini aktif şekilde kullanmayan kişiler, sürekli olarak ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklarla boğuşarak tümüyle tatminsiz bir yaşam sürmek durumunda kalabilirler. (Ayr. Bkz. Yaratıcılık Üzerine En İyi Özlü Sözler)
Osho, sağlıklı insanların zaten doğal olarak yaratıcı olduğundan bahsetmiştir. Ona göre yaratıcılık, gerçek sağlığın güzel kokusudur. İnsan gerçekten sağlıklı ve bütün olduğu zaman, yaratıcılık doğal olarak kendi içinde ortaya çıkacaktır. Ancak pek çok insan bu eşsiz potansiyelini tam anlamıyla kullanamaz. Kendini sınırlayarak bu gerçekliğini görmezden gelir.
Her problemi, yaratıcı enerjiyi kullanmak için bir fırsat olarak görün. Stephen Covey
Yaratıcılığın ilk ve en temel adımı üretmekle başlar. Üretken olduğumuzda, yaratıcı enerjimizi serbest bırakırız. Yaratıcılığın ikinci adımı ise, bu üretkenliği amaç odaklı hale getirmektir. Her insan yaratıcı bir enerjiyle güne başlar. Ancak bu enerji, bir amaç uğruna kullanıldığında nitelikli hale gelir. Üretkenliği özgün hale getiren şey amaç odaklılıktır. Gerçek yaratıcılığı ortaya çıkaran da budur. Yaratıcı enerjisini, hayattaki yegane amacına yönlendirmeyi başaran bir insan, hayatını, en büyük eseri haline getirme şansına sahip olacaktır.
Durgun sular nasıl kirlenir ve akan sular nasıl temiz kalırsa, yaşamsal enerjimiz de sürekli bir akış halinde olmalıdır. Eğer bu oluşmazsa, bedenimizdeki enerji döngüsünde tıkanmalar yaşanabilir. Amaç odaklı üretkenlik dışında, kendini ifade etmenin her türlü pozitif şekli yaratıcı enerjiyi besleyebilir.
Kendini ifade etmenin en kesin ve en etkili yolu ise, sevdiğimiz işle uğraşmak ve sevdiğimiz bir şeyle meşgul olmaktır. Ayrıca sanat ve sporun herhangi bir dalıyla ilgilenmek, bu enerjinin sağlıklı döngüsünde etkin bir rol oynar. Yazı yazmak, şiir, deneme veya bir kitap kaleme almak, günlük tutmak, resim yapmak, fotoğraf çekmek, oyunlar oynamak, dans etmek, yüzmek, futbol veya basketbol oynamak gibi aklınıza gelebilecek her türlü sanatsal ve sportif faaliyet yaratıcı enerjinin sağlıklı şekilde işlemesini sağlayacaktır.
Eyleme Geçmenin Enerjisi
Endişe ve kaygılı düşünceler içinde olmak, var olan zihinsel enerjimizin büyük kısmını kullanır. Bu durum, tıpkı bilgisayar raminizi tüketen bir virüse benzer. Aslında bunun nedeni, bu tür düşüncelere neden olan düşünme biçimlerimizdir. Olumsuz çıkarımlarda bulunmaya alışmış kötümser bir zihin yapısı, endişeye neden olan durumun kendisinden daha tehlikeli olabilir. Daha önce sizlerle paylaşmış olduğum İyimser Düşünme Teknikleri kaygı ve endişelerinizi gidermenizde sizlere faydalı olacaktır.
Endişe ve kaygılar yoğun bir korku duygusuyla birleştiğinde, hayatı yaşanmaz hale getirebilir. Zihni korkudan arındırmanın en etkili yolu ise, korkunun üstüne gitmek ve eyleme geçmektir. Her gün sizi korkutan bir şey yapın der, Eleanor Roosevelt. Spencer Johnson’ın ifadesiyle: “Korktuğunuz şey, asla hayal ettiğiniz kadar kötü değildir. Zihninizde biriktirdiğiniz korku, aslında var olan durumdan daha kötüdür.” Hangi konuda olursa olsun, endişe ve korku duyduğunuz bir konuda adım atmak kendimizi iyi hissettirir. İyi hissetmek de ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi ortaya çıkaracak bir güce sahiptir. Ayrıca kontrol edemediğimiz şeylerden ziyade, kontrol edebildiklerimize odaklanmayı seçmek, yaşadığımız çaresizlik hissini bertaraf edecektir. Sonuçta kendi eylemlerimiz de kontrol edebildiğimiz yegane şeydir. (Ayrıca motivasyon gücünüzü artırmak için Kişisel Motivasyon Teknikleri yazımıza göz atabilirsiniz.)
Kişisel Motivasyon Teknikleri: 60 Özel Teknikle Motivasyon Gücünüzü Artırın
Kronik Yorgunluk
Kronik yorgunluk, sürekli hale gelmiş bitkinlik ve bezginlik halidir. Sabahları kalktığınızda yorgun kalkıyor ve gün boyunca düşük bir enerji seviyesinde vakit geçiriyorsanız, hiçbir şey yapmadığınız halde kendinize bitkin hissediyorsanız, yorgunluğunuz kronik hale gelmiş demektir. Bir durumu kronik yorgunluk olarak belirtmemiz için, gözle görülür bir nedeni olmaması gerekir. Örneğin uykusuz bir gecenin sonrasında gün boyu yaşayacağınız halsizlik hissinin nedeni bellidir. Ve çözümü de ilk fırsatta güzel bir uyku çekmektir. Eğer genel sağlığınız açısından olumsuz bir durum yoksa, genellikle yorgunluğun kronik hale gelmesinin sebebi taşıdığınız psikolojik yüklerdir. Bu konuda sizlere faydalı olacak bir uygulamayı eğitimin sonunda paylaşıyor olacağım.
Enerji Odaklı Beslenme
Enerjiniz üzerinde beslenme şeklinizin büyük bir rolü vardır. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme şekli, zaten ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi sizlere fazlasıyla sağlayacaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, size hızlıca enerji veren belirli besinlerle ilgilidir. Örneğin, enerjiniz düştüğünde bunu bir çikolata, enerji içeceği ya da kahveyle yükseltmeyi düşünebilirsiniz. Ancak bir süre sonra hızla artan enerjiniz, daha yüksek bir hızla aşağıya düşecektir. Bu tür bir beslenme şekli, enerji takviyesine acil şekilde ihtiyaç duyduğunuz durumlarda işe yarayabilir: Mesela bir sınav öncesinde, acil odaklanmanız gereken anlarda veya uykusuz kaldığınız bir gecenin sabahında. Ancak bu gibi şeyler, sürdürülebilir bir enerji sağlama aracı olarak asla görülmemelidir. (Ayr. Bkz. Beyin Gücünüzü Artıran Besinler)
İşin Enerjisi
Bazı işlerin doğası gereği enerji üretme potansiyeli fazladır. Örneğin severek yapılan tüm işler olumlu bir enerjiyi açığa çıkarırken, korkuyla, endişeyle veya istemeyerek yapılan tüm işlerin enerjimizi tüketen bir yapısı vardır. Keyif veren, oyunsal, rekabet odaklı uğraşılar çoğu zaman bizlere fazlasıyla enerji verir. Onlarla uğraşırken vaktin nasıl geçtiğini anlamayız. Ancak çoğu zaman yaptığımız şeylerin çoğunu yapmak zorunda olduğumuz için yaparız. Bununla birlikte yaptığımız bir iş ne kadar sıkıcı olursa olsun, onu yapış şeklimizi gözden geçirerek daha eğlenceli hale getirebilme şansımız her zaman vardır. Kişisel enerjimiz, bir duruma bakış tarzımızdan fazlasıyla etkilenmektedir. Dolayısıyla kendimize bir şey sıkıcı bile olsa, bunun eğlenceli tarafı nedir, şu anda neyi farklı yaparsam bunu daha keyifli bir hale getirebilirim diye sorabiliriz.
Renklerin Enerjisi
Her rengin farklı bir enerjisi vardır. Sahip oldukları dalga boyları farklı olduğu gibi, yaydıkları enerji titreşimleri de farklıdır. Canlı renklerin enerjisi daha yüksektir ve tüm eğlenceli aktivitelerin içeriğinde bu renklerin olduğunu fark ederiz. Örneğin sarı, turuncu, kırmızı gibi renkleri içeren bir odaya girdiğinizde çoğu zaman yüksek bir enerjinin etkisine kapıldığınızı hissedersiniz… Koyu, karanlık renkteki odalar bir matem havası verir… Bilirsiniz, gerilim ve korku filmlerinin pek çoğu karanlık sahneleri içerir. Açık renkler ışığı yansıttığı gibi enerjiyi de yansıtır. Ama koyu renkler ışığı emer, aslında bir nevi enerjiyi de emmiş olur. Her ne kadar siyah ve beyaz renk olarak görülmese de, toplumsal algıda beyazın yaşamla, siyahın ise ölümle yakın bir ilişkisinin olduğu kabul edilmektedir. Renklerin enerjisinden birkaç farklı şekilde faydalanabiliriz. (Uygulamalar için videoyu izleyiniz)
Müziğin Enerjisi
Müzik ruhun gıdasıdır. Müziğin kişisel enerjimizi dengeleyen, yükselten veya dinginleştiren özel bir tarafı vardır. Müziğin çağlar boyunca pek çok kez şifa amaçlı olarak kullanıldığını duymuşuzdur. Su sesi başta olmak üzere, doğanın belirli sesleri de yine insanı dinginleştiren, hatta iyileştiren bir niteliğe sahiptir. Örneğin klasik müziğin pek çok versiyonu bizlere daha sakin bir ruh hali sağlarken, epik tarzdaki müziklerin harekete geçirici bir tınısı vardır. Modunuzu değiştirmek için bu iki müzik tarzından birisini kısa bir süre dahi dinlemeniz yeterlidir. Eğer enerjimizi belirli bir yönde harekete geçirmek istiyorsak, bu bilgiyi kendi lehimize kullanmayı düşünebiliriz. Özellikle atmosferik New Age türü müzikler, meditasyon uygulamalarıyla birleştirildiğinde zihnin ve bedenin dengelenmesine büyük katkı sağlayacaktır. (Ayr. Bkz: Motivasyon Müzikleri / Dinlendirici Müzikler)
Enerji Kalkanı
Var olan enerjinizi korumak, çoğu zaman onu yükseltmeye çalışmaktan çok daha önemlidir. Yaşamımız boyunca pek çok kez enerjimizin aniden düştüğü durumlarla karşılaşabiliriz. Bir insanla karşılaştığımızda veya bir ortama girdiğimizde bir anda enerjimizin düştüğünü ve bedeninizden aniden çekildiğini hissederiz. Çoğu zaman, böylesi ortamlardan uzaklaşmak için artık çok geçtir. Ancak farkında olur ve şimdi bahsedeceğimiz tekniği kullanırsak değerli enerjimizi korumamız kolaylaşacaktır.
Örneğin bir hasta ziyaretine gideceğimizde veya sıkıntılı bir arkadaşımızla görüşeceğimizde, ortamdaki enerjinin düşük olacağını tahmin edebiliriz. İşte böylesi zamanlarda hazırlıklı olmak ve enerji kalkanı olarak adlandırabileceğimiz bir tekniği kullanmak işimize yarayabilir.
Ortama girmeden hemen öncesinde etrafınızda tüm bedeninizi saran bir ışın kalkanı olduğunu düşünün. Kollarınızı açtığınızda etrafınızı saran bir daire genişliğindeki bu alan içinde son derece güvende olacaksınız. Mesela bu alanın altın sarısı bir renge sahip olduğunu düşünebilirsiniz. Bir zırh gibi etrafınızı kaplayan bu kalkan, dışarıdaki düşük veya olumsuz enerjiden sizi korurken, içinizdeki yüksek enerjinin dışarı kaçmasını engelleyecektir.
Gündemin Enerjisi
Haberlerden ve gündemden uzak durmak sizde bir detoks etkisi yaratabilir. Steve Chandler’ın ifadesiyle: “Eğer zaman zaman hiç haber dinlemez, izlemez ve okumazsanız, yaşam hakkındaki iyimserliğinizin arttığını görürsünüz. İçinizdeki enerjinin yükseldiğini hissedersiniz.” Pareto İlkesi gereğince gündemdeki gelişmelerin %80’i gereksiz, olumsuz ve tekrar haberlerden oluşmaktadır. Yani bunları takip etmezseniz çok da bir şey kaybetmezsiniz. %20’lik bir bölüm ise nispeten önemlidir. Ama bir haber önemliyse, zaten size bir şekilde ulaşacaktır. Dolayısıyla bunun için bütün gün boyunca gelişmeleri takip etmenize gerek yoktur.
Ayrıca sosyal medyanın etkisiz şekilde kullanılması da yine enerji kaçaklarından bir diğeridir. Ve gelişmeleri kaçıracağım hissiyatı, hayatı kaçırmanıza fazlasıyla neden olabilir. Dolayısıyla ilgilenmeniz gereken en önemli gündem maddeniz, kendi enerji düzeyiniz olmalıdır.
Öfkenin Enerjisi
Öfke duygusu yüksek bir enerjiyi açığa çıkarabilir. Öfkenin enerjisi kontrolsüz kullanıldığında başımızı derde sokabilecek bir potansiyele sahiptir. İyi yönetildiğinde ise ortaya çıkardığı muazzam enerjiyle imkansız görünen pek çok şey mümkün hale gelebilir.
Bazı sporcuların tipik hareketleri dikkatinizi çekmiştir. Bazen istenen performans gelmediğinde, kendilerini öfkelendirip daha da hırslanırlar. Böylece ihtiyaç duydukları enerjiyi kısa süre de olsa ortaya çıkarabilirler… Mesela öfkeli olduğunuzda çılgınlar gibi koşmayı deneyin, büyük ihtimalle kariyer rekorunuzu kıracaksınız. Sonrasında enerjinizin boşaldığını hissedecek ve rahatladığınızı göreceksiniz. (Eğer ilginizi çekiyorsa Neden Öfkelisin? adlı kısa videomuza ve de başarılı bir öfke yönetimi için Öfke Kontrolü ve Öfke Yönetimi Teknikleri videomuza bir göz atabilirsiniz).
Zorlukların Enerjisi
Rahatlık alanında yaşamak tatlı bir uyku gibidir. Çoğu zaman orada bulunmak keyif verir ve kendimizi zorlamayı pek fazla istemeyiz. Ancak bu durum, potansiyelimizi boşa harcamanın en kesin yoludur. Ve değerli olan enerjiyi de beraberinde götürür. Bununla baş etmek adına yapabileceğimiz iki basit şey; hedefi büyütmek ve rekabeti artırmaktır.
1. Hedefi Büyütün: İlk olarak kendinize koyduğunuz yaşamsal ve gündelik hedefleri gözden geçirmekle işe başlayabilirsiniz. Kendinize meydan okuyun ve hedeflerinizi biraz abartın. Örneğin günlük 3 birim yapmanız gereken bir iş varsa, bunu 4 birim yerine, iki katına çıkarmayı deneyin….. Ona ulaşmak için ne yapmanız gerektiğini düşünün ve yaratıcı enerjinizi harekete geçirin. Başta bulduğunuz çözümler size imkansız görünebilir, ancak bu durumun zihninizde yeni bir açılım yaratarak gereken enerjiyi size sağlaması muhtemeldir.
2. Rekabeti Artırın: Kendimize uygun bir rakiple girişeceğiniz tatlı bir rekabet, kimi zaman üzerinizdeki ölü toprağını atacaktır. Rahatlık alanında sıkışıp kaldığınızda, yaptığınız her şey size yeterli gelmeye başlar. Bazen size gereken tek şey esaslı bir rekabettir. Kendinize çok daha zorlayıcı rakipler belirlediğinizde, size gereken enerjinin gün be gün fazlasıyla ortaya çıktığını fark edeceksiniz.
Gözlerin Enerjisi
Osho, Sırlar Kitabı adlı eserinde enerjinin en büyük kaçış noktası olarak gözleri işaret eder. Kitabında paylaştığı değerli bir tekniği onun sözleriyle size aktarmak istiyorum (s. 486-492) :
“Gözlerin aracılığı ile enerjinin yüzde sekseni dışarı gider. Sen dünyaya gözlerin aracılığı ile gidiyorsun. Bu yüzden yorulduğunda, ilk yorulan gözlerin oluyor. Daha sonra, bedenin diğer tarafları etkilenir, ama enerjisi ilk tükenen gözler olur. Gözleri tazeleyebilirsen, tüm bedeni tazeleyebilirsin, çünkü onlar senin enerjinin yüzde seksenidir. Gözlerini yeniden canlandırabilirsen, kendini yeniden canlandırmış olursun.
Doğal bir çevrede iken, doğal olmayan bir şehirde olduğu kadar yorgun hissetmezsin, çünkü doğal bir çevrede gözlerin durmaksızın beslenir. Yeşillik, taze hava… Her şey gözlerini rahatlatır ve gevşetir. Çağdaş bir şehirde her şey gözlerini sömürür ve hiçbir şey onları beslemez… Derin uykunun seni yeniden canlandırmasının sebebi uyku değildir, dışarı çıkan enerjinin içeride hareket etmesidir. Eğer sırrını biliyorsan, o zaman sıradan birinin günde altı, sekiz saat uyku ile yaptığını sen dakikalar içinde yaparsın…. Uykunda gizemli bir süreç sürmektedir. En temel şeylerden biri, enerjinin dışarı çıkmaması, yüreğine yağmasıdır ve bu seni yeniden canlandırır. Kendi enerjinle derin bir banyo yaparsın.
Gündüz herhangi bir zaman, bir sandalyede gevşe… Trende otururken bile yapabilirsin… Gözlerini kapa, bedeninin tamamında bir gevşeme duygusu hisset, sonra avuçlarını gözlerine koy. Ama bastırma… Bu çok önemlidir. Bir tüy gibi dokun. İki avucunu kullanarak; ama tıpkı tüy gibi, hiç baskı uygulamadan… Bastırırsan asıl noktayı kaçırırsın, tüm tekniği ıskalarsın. Bastırırsan, o zaman gözlerden akan enerji direnmeye, savaşmaya başlar.. Bastırma; tıpkı tüy gibi dokun. Alışman gerekir, çünkü başta bastıracaksın. Baskıyı gittikçe azalt, ta ki hiç baskı uygulamadan dokunmaya başlayana kadar… Avuçların gözyuvalarına yalnızca dokunsun. Yalnızca bir dokunuş, baskı olmadan bir buluşma, çünkü baskı olursa, o zaman teknik işe yaramaz. Basit bir dokunuşla enerji içeride hareket etmeye başlar. Kapı kapanmıştır; kapı basitçe kapanmıştır ve enerji geri döner. Enerji geri döndüğü an yüzüne, başına bir hafiflik geldiğini hissedersin. Geri dönen enerji seni hafifletir.
Zihinsel ve bedensel enerjimizi dengelemenin en iyi yollarından birisi de meditasyon yapmaktır. Osho’nun önerdiği bu tekniği bir meditasyon uygulamasıyla birleştirebilirsiniz. Meditasyon özellikle gereksiz düşüncelerle körelen zihnimizi şimdiki anın içine çeker ve zihnin berraklaştırmanıza olanak sağlar… Bu konuyla ilgili daha önce sizler için hazırlamış olduğum yönlendirmeli meditasyon çalışmasını uygulayabilirsiniz. (Şimdinin Gücü Meditasyonu)
Biyoritm Teorisi
Hepimiz bazı günler nedensiz yere kendimizi daha iyi ve daha zinde hissederiz. Bazen de tam tersi olur. İşte bu gibi dönemler için Wilhelm Fliess’in getirdiği bir açıklama vardır: Biyoritm olarak adlandırdığı bu teoriye göre, günlük hayatımız belirli ritmik döngülerden oluşmaktadır. Doğumla birlikte üç farklı döngüyle dünyaya geldiğimizi savunan Biyoritm Teorisi, temel olarak fiziksel, zihinsel ve duygusal süreçleri içermektedir. Buna göre, fiziksel döngü 23 günde, duygusal döngü 28 günde ve zihinsel döngü ise 33 günde tamamlanmakta ve bu döngüler tekrar sıfırdan başlayarak, olumlu ve olumsuz dalgalar şeklinde hayat boyu devam etmektedir.
Teoriye göre, döngüler olumlu süreçteyse insan kendisini belirli bir neden olmaksızın daha iyi hissetmekte, ancak olumsuz bir süreçteyse, kendisini daha kötü hissetmektedir. Biyoritm teorisi oldukça ilgili çekici bir konu olsa da, pek çok araştırmaya göre, bu teori bir tesadüften daha fazlasını öngörememektedir. Ancak böylesi bir döngünün varlığı pek çok insana mantıklı ve ilgi çekici gelmektedir…. Siz de biyoritminizin hayatınız üzerinde doğrusal bir etkisinin olduğunu düşünüyor ve bu konuya ilgi duyuyorsanız, şu siteden biyoritm döngülerinizi online olarak hesaplayabilirsiniz.
Şifa Amaçlı Enerji Uygulamaları
Eğitimin bu bölümüne, şifa amaçlı enerji uygulamalarıyla devam ediyoruz. Giriş kısmında tüm yaşamın enerjiden ibaret olduğunu belirtmiştik. Yaşam enerjimiz sadece aldığımız besinlerden değil, aynı zamanda evrensel yaşam enerjisiyle olan uyumundan da ileri gelir. Evrende her şey bir uyum içinde var olur. Nasıl bedenimizdeki tüm organlar uyum içinde çalışmak zorundaysa, bizler de yaşamla uyum içinde olmak durumundayız. Bu uyumu sekteye uğratan durumlardan birisi de düşünme süreçlerimizdir. Olumsuz düşünce, endişe, kaygıyla yoğun stres içinde yaşamak, buna eşlik eden üzüntü, pişmanlık, nefret gibi olumsuz duyguları sürekli şekilde deneyimlemek, bedenimizdeki enerji akışında tıkanmalara yol açar. Evrensel enerji ile biyoenerjimiz arasında var olan uyum bozulduğunda bedenimizde çeşitli hastalıklar baş göstermeye başlar.
Binlerce yıldır kadim uygarlıklar, farklı isimlerle adlandırdıkları evrensel enerjiyi yaşamla uyum içinde kalmak ve sağlıklı bir yaşam sürmek için kullanmışlardır. Hintlilerin “Prana”, Çinlilerin “Chi”, Japonların “Reiki” dedikleri Evrensel Yaşam Enerjisi eski Türklerde “Kutsal Enerji” ve “Yaşam Gücü” anlamına gelen “Kut” şeklinde ifade edilmiştir. Bu enerjinin şifa kaynağı olarak kullanılması çeşitli uygulamalara dayanmaktadır. Son birkaç yüz yıl içinde Batı tarafından da keşfedilen belirli uygulamalar modern tıbbın tamamlayıcısı olarak kendine yer bulmuştur. En çok bilinen belli başlı uygulamaları kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu uygulamaların başında Reiki gelir. Kaynağını Tibet’ten alan Reiki, 19. yüzyılda Japon Budist Dr. Mikao Usui tarafından ortaya çıkarılarak bir şifa tekniği haline getirilmiştir. Reiki, evrensel enerjiyi kişinin kendisine veya başkalarına aktarmasının ruhsal bir tekniğidir. Buna göre, evrensel enerji, insan bedeninde yer alan ve çakra adı verilen 7 enerji merkezi üzerinden akış halindedir. Evrensel enerji bu yollarla insan enerjisine dönüşerek tüm bedeni ve organları dengeler. Bu kanallar tıkandığında ve bloke olduğunda enerji eskisi gibi akmaz ve sağlığımız açısından çeşitli sorunlar baş göstermeye başlar. İşte Reiki yardımıyla evrensel yaşam enerjisini hem kendimizde hem de diğer canlılar üzerinde şifa amaçlı olarak kullanabiliriz. Ben de 2005 yılından bu yana bir Reiki uygulayıcısı olarak, onun şifa verici etkisinden oldukça fayda sağladığımı belirtmeliyim. Bunun için öncelikle evrenin bu sonsuz enerjisinin hepimiz için ulaşılabilir olduğunun farkında olmamız gerekir. Reiki’nin farklı uygulamaları olsa da en bilinen yolu enerjinin ellerden geçirerek aktarılmasıdır. (Uygulama için videoyu izleyiniz)
Şifa amaçlı enerji uygulamalarından bir diğeri de refleksolojidir. Ayak refleksolojisi ya da bölgesel terapi olarak bilinen bu yöntem, ayak tabanlarında bedenin diğer bölgelerine karşılık gelen “refleks noktaları” olduğu düşüncesine dayanır. Buna göre, bedenin herhangi bir organında sorun yaşandığında bu refleks noktalarına uygulanacak bir baskıya, bu bölgelerin belirgin bir acıyla tepki vereceği düşünülmektedir. Bu nedenle bastırarak ovuşturma yöntemiyle yapılan iyi bir ayak masajı, hatta ayaklarınızı ılık suda dinlendirmeniz bile kendinizi çok daha rahatlamış hissetmenizi sağlayabilir. (King, 135). Böylece enerjinin akışında sorun yaşanan organlar belirlenerek, bedenin kendini iyileştirme süreci aktif hale getirilmeye çalışılır.
Çin tıbbının kadim uygulamalardan birisi olan akupunktur ise, şifa amaçlı enerji uygulamalarının en eski olanıdır. Akupunktur bedeni çevreleyen enerji meridyenlerine iğnelerin uygulanmasıyla çalışır… Doğu bilimleri, modern tıbbın tersine parça bütün ayrımına gitmez. Ruh ve bedeni bir bütün olarak ele alır. Bu holistik bakış açısına göre rahatsızlıklar bedensel enerji ve yaşamsal enerji arasındaki uyumunun bozulmasının bir işaretidir. Buna göre rahatsızlıklar, enerji meridyenlerinden akan ve farklı organlardan geçen yaşam enerjisinin bedenin belirli direnç noktalarında tıkanmasıyla oluşur. Bu noktalara iğnelerle yapılan uyarımlar oluşan enerji blokajlarını açmaya yardımcı olur.
Duygusal Özgürleşme Tekniği olarak ifade edilen EFT, enerji meridyenlerini dikkate alarak uygulanan bir başka enerji çalışmasıdır. EFT, meridyenler üzerindeki akupunktur noktalarına parmak uçlarıyla yapılan vuruşlar sırasında, belirli bir konuyu içeren olumlamaların tekrarlanmasıyla uygulanır. Bu teknik, özellikle duygusal travmaların yarattığı enerji blokajlarının çözümünde kullanılmaktadır.
Buraya kadar anlattığımız şifa amaçlı tüm bu enerji uygulamaları, oldukça değerli araçlardır. Özellikle kendinize en yakın bulduğunuz bir tekniği, sağlığınızı korumak ve biyoenerjinizi dengelemek amacıyla kullanmanızda büyük fayda olacaktır.
Bununla birlikte benim görüşüme göre, tüm bu sistemlerin insan yaşamında kalıcı değişimlere yol açabilmesi için bilinç düzeyinde mutlak bir dönüşümün gerçekleşmesi gereklidir. Çünkü enerji blokajlarının oluşmasının en temel nedeni, zihinsel boyutta yaşanan ve süregelen düşünsel çatışmalardır. Eğer bu tür çatışmalara yol açan düşünme biçimleri fark edilmez ve değişmesi için de gerekli çaba gösterilmezse, burada saydığımız tüm bu mucizevi yöntemler, semptomları gidermeye yönelik sonu gelmeyen bir uğraşıdan öteye gidemeyecektir.
Bu konuda öne çıkan çalışma alanı ise psikosomatik bilimidir. Psikosomatik, psikolojik kökenli fizyolojik rahatsızlıklar için kullanılan bir adlandırma olsa da, biliyoruz ki neredeyse tüm hastalıkların en temelinde düşünsel sorunlar yer almaktadır. Özellikle zihnimizde yaşadığımız sonu gelmez çatışmaların yarattığı fizyolojik etkiler psikosomatiğin ilgi alanını oluşturuyor. Eğer sağlığımızı tehdit eden enerji blokajlarını daha iyi anlamak istiyorsak, bilinç düzeyinde yaşadığımız çatışmaların bedende yarattığı gerilimlere daha yakından bakmamız gerekiyor.
Bu aynı zamanda çağımızın en büyük sorunlarından birisi olan stresin de temel paradigmasını anlatıyor. Zaten stresin de kelime anlamı gerilme ve gerilim demektir. Stres kuramının babası Hans Selye, “Bizi öldüren stres değil, strese yönelik tepkimizdir” derken, bu gerilimin ana nedenini oluşturan düşünsel süreçleri işaret ediyor.
Bizi öldüren stres değil, strese yönelik tepkimizdir. Hans Selye
Sonuç olarak bedende yaşanan uzun soluklu tüm gerilimler enerjinin bloke olmasına neden oluyor. Bu gerilimin temel nedeni olan zihinsel çatışmalar giderilmediği müddetçe, gerçek bir iyileşme yaşanması pek mümkün görünmüyor. Örneğin, yaşadığınız bir pişmanlık, yaptığınız ama yapmak istemediğiniz veya yapmadığınız ama yapmak istediğiniz düşünsel bir çatışmayı ifade eder. Kronik hale gelen, gittikçe ağırlaşan ve yoğun duygularla bütünleşen böylesi bir çatışma ortamı, bedenin enerji döngüsünde bozulmalara yol açarak sağlığımızı olumsuz şekilde etkileyecektir.
Enerji Balonu Uygulaması
Kişisel enerji yönetimi başlığı altında enerjimizi korumanın ve onu yükseltmenin yollarını anlattığımız bu eğitimimizin son bölümünde, bu eğitim için özel olarak hazırladığım bir yaratıcı imgeleme tekniğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu çalışmayla, sizleri zihinsel yüklerinizden arındırarak enerji düzeyinizi yükseltmeyi amaçlıyoruz. (Enerji Balonu Uygulaması için videoyu izleyebilirsiniz.)
Kaynakça:
Osho (2010) Sırlar Kitabı 2 – Kendini Anlamanın Anahtarı (Çev. Niran Elçi), 2. Baskı, Omega Yayınları, İstanbul.
Serge King (2006) Hayal Mühendisliği (Çev. Yonca Hancıoğlu) Kuraldışı Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul.
Tayfun Topaloğlu (2019) Motivasyon Dahisi, Cinius Yayınları, İstanbul.