Temel olan ne yaptığın değil; onu varlığınla mı, yoksa yokluğunla mı yaptığın, önemli olan bu. Her ne yaparsan, tüm varlığınla yaparsan, hayatın esrik olur; bir mutluluk olur. Bir şeyi sen orada olmadan, dalgın dalgın yaparsan, hayatın acı olur. Öyle olmak zorundadır. Cehennem senin yokluğun demektir.
Yani iki tür arayan vardır: Bir tür arayan hep ne yapacağını aramaktadır. O arayan yanlış yoldadır, çünkü asıl mesele yapma meselesi değildir. Mesele olma meselesidir… Ne olunacağı, nasıl olunacağı. Bu yüzden asla eylem ve yapma terimleri ile düşünme, çünkü her ne yaparsan, eğer sen yoksan, anlamsız olacaktır.
Dünyada da yaşasan manastırda da, kalabalığın içinde de işlev göstersen Himalayalar’daki ıssız bir noktada da, hiç fark etmez. Burada yoksan, orada da yok olacaksın ve ne yaparsan yap -kalabalıkta ya da yalnızken- sana acı getirecek. Orada değilsen, o zaman ne yaparsan yap yanlıştır.
İkinci tür ve doğru arayan türü, ne yapacağını aramaz, nasıl olacağını arar. İlk şey nasıl olmaktır.
Gautam Buddha’ya bir adam gelmiş. Öylesine büyük bir tutkuyla, öylesine çok duygudaşlıkla doluymuş ve Gautam Buddha’ya sormuş: “Dünyaya yardım etmek için ne yapabilirim?”
Buddha’nın güldüğü ve adama şöyle dediği anlatılır: “Hiçbir şey yapamazsın, çünkü sen yoksun. Yokken nasıl herhangi bir şey yapabilirsin ki? Dünyayı düşünme. Dünyaya nasıl hizmet edeceğini, başkalarına nasıl yardım edeceğini düşünme.” Buddha demiş ki: “İlk önce ol… Ve eğer varsan, o zaman ne yaparsan yap bir hizmet olur, bir duaya dönüşür, sevecenliğe dönüşür. Dönüm noktası varlığındır. Benliğin devrimdir.”
Osho – “Sırlar Kitabı 2”