Bahaneyi Bırak, Yaşamaya Bak!
Hayatta ya bahanelerin olacak ya da başarıların. İstediğimiz şeyleri elde etmek için ya bahaneleri bir kenara bırakacağız ya da yaşarken hayallerimizin ölümüne şahit olacağız. A Different Man (2024) filmindeki Edward’ın öyküsü hepimize önemli mesajlar veriyor. Özellikle de yaşamını mazeretlerle geçirenler için.
instagram.com/drtayfuntopaloglu
A Different Man Analizi
Edward bir gün yüzündeki deformasyonu gidermek için deneysel bir tedaviye gönüllü olur. Kısa zamanda mucizevi bir şekilde iyileşmeye başlayan Edward, son derece girişken ve çekici bir insana dönüşür. Eski kimliğini geride bırakarak yepyeni bir hayata adım atar. Bu yeni haliyle satış işinde başarılı bir kariyer yapar.
Edward’ın hayatında her şey yolundadır. Hatta tıpatıp kendisini konu alan bir tiyatro oyununda rol almaya başlar. Çok iyi tanıdığı bir kişiyi, yani geçmişteki halini canlandırmak onun için hiç de zor olmaz. Ancak bir gün karşısına çıkan bir adam onu geçmişe götürecektir. Provalar sırasında tiyatroya gelen Oswald’la tanıştığında hayatı garip bir yöne evrilmeye başlar.
Oswald da yüzünde benzer bir deformasyona sahiptir. Ancak son derece konuşkan, sevimli ve dost canlısı bir karakterdir. Bu adam, tüm handikaplarına rağmen hayata dört elle sarılan yaşam dolu bir insandır. Kısa zamanda kendini tiyatroya kabul ettiren Oswald, oyunda da kendisine bir rol bulur. Ancak bu durum Edward’ın psikolojisini negatif yönde etkilemeye başlar.
Edward onu her gördüğünde kendisinin geçmişteki halini düşünür. Eskiden öne sürdüğü tüm mazeretler kötü giden hayatına bir anlam vermiş, onu avutmuştur. Ancak fark eder ki, geçmişte sıkıca sarıldığı bu bahaneler Oswald için geçerli değildir. Bu durum Edward’ı günden güne bunalıma sokar. Geçmişini geride bıraktığını düşünürken, Oswald onun içindeki tüm korkuları ve mağduriyeti tekrar gün yüzüne çıkarmıştır… Filmin bundan sonrası tam bir kara komediye evrilir.
Bahaneleri Bırakın ve Yaşamaya Bakın!
Hayatta her birimizin sıkıca tutunduğu bahaneleri var. Pek çoğu da geçerli mazeretler. Ancak aynı zamanda tüm bunlara rağmen bir şeyler başaran insanlar da bulunuyor. Çünkü onlar bahane bulmak yerine çözüm üretmeyi, insanları suçlamak yerine liderlik yapmayı, şartların kurbanı olmak yerine hayatının baş kahramanı olmayı seçiyorlar.
Filmde Edward’ın yaşadıkları sadece kendisiyle yüzleşmesini sağlamıyor, bizlerin de yaşamına bir ayna tutuyor. Eğer hayatta öne sürdüğüm tüm bu mazeretler olmasaydı neler yapabilirdim, nasıl bir insan olurdum? Bu bahaneler, gerçekten var mı, yoksa tüm bunlar kendi kafamda yarattığım şeyler mi? Peki ya benim yerime aynı durumda bir başkası olsaydı, farklı bir sonuç ortaya çıkar mıydı?
Kurban psikolojisine saplanıp kaldığımızda kendimizin en aciz versiyonuyla yüzleşiriz. Bu şekilde değerli bir yaşam sürmemiz mümkün değildir. Kendi hayatımızın sorumluluğunu alarak tüm bahaneleri bir kenara bırakmalı ve gerçekten istediğimiz şeyler için harekete geçmeye istekli olmalıyız. Bunun için öncelikle kendimizi sınırlayan tüm o düşünce ve inançlardan kurtulmamız gerekiyor.
Hayatın içinde zorluklar ve sıkıntılar her zaman olacaktır. Bu bir gerçek. Ancak bunlar çoğunlukla kendi kendimize yarattığımız şeylerden ibaret. İşte kurban bilinciyle yaşadığımızda tüm bunlar en güzel mazeret hikayelerine evrilirken, kendi yaşamının baş kahramanı olanlar için başarıya giden birer basamağa dönüşüyor.
Kısaca hedeflerimizle aramızda duran tek şey yine bizlerin ürettiği bu bahanelerdir. Onlar kendimize olan güvensizliğin en güçlü göstergesidir. Ve gerçek potansiyelimizi baltalayarak sıradan bir hayata bizleri mahkûm eder.
Şimdi onları cesaretle sorgulamanın tam zamanı. Hedeflerinizi ulaşmayı gerçekten istiyor musunuz? İstediğiniz şeyleri elde etmek için elinizden gelen her şeyi yaptığınızı düşünüyor musunuz? Ve en önemlisi de mazeretleri bir kenara bırakacak olsaydınız nasıl bir insan olurdunuz?
Her birimizin içinde bir Edward ve Oswald var. Onlardan hangisini seçeceğinize şimdi bir karar verin.
Bahaneleri bırakın ve yaşamaya bakın!
