Uyanıklık: Korku ve Endişenin Ötesinde
Korku hissettiğinde, korku geldiğinde, tam korkunun geldiğini hissettiğinde, farkına var, o zaman korku kaybolacaktır. Uyanıklık ile korku birlikte var olamaz. Uyanıkken nasıl korkabilirsin? Ancak uyanıklığı kaybettiğinde korkabilirsin. Gerçekten de, korkak insan korkan insan değildir; korkak insan uykudaki insandır ve cesur insan korku anlarına uyanıklık getirebilen insandır. Bu yüzden korku kaybolur.
Japonya’da, savaşçılara uyanıklık eğitimi verirler. Temel eğitim uyanıklık eğitimidir ve başka her şey ikincil öneme sahiptir: Kılıç ustalığı, okçuluk, her şey ikinci sırada gelir. Büyük Zen ustası Rinzai’nin okçulukta hiç başarılı olamadığı, asla doğru noktaya, doğru hedefe isabet ettiremediği söylenir. Okları hep ıskalarmış; asla doğru noktaya ulaşmazmış. Ve o en büyük okçulardan biri olarak bilinirmiş. Bu yüzden biri sormuş: “Hiç hedefi tutturamazken, hep ıskalarken Rinzai nasıl en büyük okçu olarak biliniyor? Okları asla doğru noktaya ulaşmıyor, o zaman nasıl en büyük okçulardan biri olarak biliniyor?”
Rinzai’nin takipçileri şöyle demiş: “Bu son değil, başlangıç. Biz okun hedefe ulaşması ile ilgilenmiyoruz, biz okun yolculuğuna başlaması ile ilgileniyoruz. Biz Rinzai ile ilgileniyoruz. Ok yayı terk ederken, o uyanık; işte bu kadar. Sonuç önemli değil, sonuç anlamsız.”
Rinzai’nin müridi olan bir adam varmış. Kendisi büyük bir okçuymuş, asla hedefini ıskalamazmış. Öğrenmek için Rinzai’ye gelmiş, bu yüzden biri şöyle demiş: “Sen öğrenmek için kime gidiyorsun? O bir usta değil; mürit bile değil. O başarısız biri. Sen büyük bir ustasın ve öğrenmek için Rinzai’ye gidiyorsun, öyle mi?”
“Kendi ışığına göre yaşa. İçinde kendi ışığını bul ve hiçbir korku olmadan ona göre yaşa.” Osho
Okçu demiş ki: “Evet, çünkü ben teknik olarak başarılı oldum. Ama bilincim konusunda başarısız biriyim. O teknik olarak başarısız, ama bilinç konusunda usta bir okçu… Çünkü oku yaydan çıkarken uyanık ve asıl önemli olan da bu.”
Teknik olarak usta olan bu okçunun yıllarca Rinzai’den ders alması gerekmiş ve her gün hedefleri yüzde yüz tutturuyormuş. Rinzai, “Hayır. Başarısız oldun. Teknik olarak okun doğru çıkıyor. Ama sen orada değilsin, uyanık değilsin. Onu uykunda kaybediyorsun” diyormuş.
Japonya’da savaşçıları ilk önce uyanık olmak konusunda eğitiyorlarmış ve başka her şey arkasından geliyormuş. Bir savaşçı, uyanıksa cesur bir adamdır. İkinci Dünya Savaşı’nda, Japon savaşçılarına ayak uydurulamadığı hissedilmiş; cesaretleri rakip tanımazmış. Bu nereden geliyor? Fiziksel olarak o kadar güçlü değiller, ama bilinçlilik içinde, uyanıklık içinde, korku gelemez. Onlar korkmuyorlar ve korku geldiğinde Zen yöntemlerini deniyorlar.
Endişe hissettiğinde, çok endişelendiğinde, dene. Ne yapmalı? Endişe geldiğinde normalde ne yaparsın? Sahi, ne yaparsın? Onu çözmeye çalışırsın. Seçenekler denersin ve gittikçe daha çok içine girersin. Daha da büyük bir karmaşa yaratırsın, çünkü endişe düşünerek çözülemez. Düşünerek çözülemez, çünkü düşünmenin kendisi bir tür endişedir. Bu yüzden onun daha fazla büyümesine yardımcı olursun. Düşünce aracılığı ile ondan çıkamazsın; daha derinlerine gidersin. Bu teknik, endişe konusunda hiçbir şey yapma, diyor. Yalnızca uyanık ol. Yalnızca uyanık ol!
Sana bir başka Zen ustası olan Bokuju hakkında eski bir hikâye anlatacağım. Yalnız başına bir mağarada yaşıyormuş, yapayalnız, ama bir gün ya da gece, zaman zaman yüksek sesle “Bokuju!” diyormuş… Kendi ismi. Sonra “Evet efendim, buradayım!” diyormuş. Ve orada başka kimse olmuyormuş.
Müritleri ona soruyormuş: “Neden ‘Bokuju!’ diyorsun, kendi ismini söylüyorsun ve sonra, ‘Evet efendim, buradayım!’ diyorsun?”
Demiş ki: “Ne zaman düşünmeye başlasam, uyanık olmayı hatırlamam gerekiyor ve bu yüzden kendi ismimi söylüyorum: ‘Bokuju!’ Ve ‘Evet efendim, buradayım!’ dediğim an düşünce, endişe kayboluyor.”
Sonra, son günlerinde, iki, üç sene boyunca hiç “Bokuju!” dememiş ve hiç “Evet efendim, buradayım!” diye yanıt vermemiş.
Müritleri sormuş: “Usta, neden artık bunu hiç yapmıyorsun?”
O da demiş ki “Artık Bokuju daima var. O daima var ve gerek yok. Daha önce yokluğunu hissediyordum. Zaman zaman endişeye kapılıyordum, endişeyle boğuluyordum ve Bokuju orada olmuyordu. Bu yüzden Bokuju’yu hatırlamam gerekiyordu, hatırladığımda da endişe kayboluyordu.”
Kendi ismini dene. Derin bir endişe hissettiğinde, kendine seslen. Bunu dene. Bu güzel bir şeydir. İsmini dene. Derin endişe hissettiğinde, kendine seslen… İsminle seslen… “Bokuju” ya da herhangi bir isim, ama kendi ismin… Ve sonra yanıt ver: “Evet efendim, buradayım!” Farkı hisset. Endişe kaybolacaktır. En azından, tek bir an için, bulutların ötesini göreceksin ve o görüş derinleşebilir. Bir kez uyanık olduğunda, endişenin olmadığını öğrenince, endişe kaybolur; kendi benliğin ve içsel mekanizmanın işleyişi hakkında derin bir bilişe gelirsin.
Osho – “Sırlar Kitabı 2”