Bir zamanlar bilge bir adam vardı. Hayatın tüm önemli deneyimlerini elde etmiş ve gerek küçük, gerekse büyük sorunlarını çözmüştü. Muhteşem bir adada bulunan, büyük ve beyaz renkli bir villada yaşıyordu.
Günün birinde bazı genç ve atılgan keratalar, bu yaşlı ve bilge adama haddini bildirmeye karar verdiler. Bir tanesi küçük bir kuş tutacaktı ellerinde ve bilgeye bu kuşun ölü mü, diri mi olduğunu soracaklardı. Buradaki numara şu olacaktı: Yaşlı ve bilge adam her nasıl yanıt verse de, hep yanılmış olacaktı. “Kuş ölü” dese, delikanlı ellerini açacak ve kuş uçup gidecekti. Ancak “Kuş diri” dese, yaramaz çocuk zavallı kuşu elleriyle ezip öldürecekti. Yani yaşlı adam yine yanlış cevap vermiş olacaktı. Atılgan genç insanlar bu şekilde yaşlı ve bilge adamın villasına doğru yola koyuldular, onu sınamaya hazırlandılar. Adam onları içtenlikle karşıladı, kibarca içeriye buyur etti ve birlikte birer fincan çay içtikten sonra, yaşlı adam delikanlılara sordu: “Sevgili Dostlar! Sizin için ne yapabilirim?”
Grubun elebaşısı önüne dikildi ve kuşu ellerinin arasında tuttu. Zaferden emin bir gülümsemeyle, sinsi sorusunu sordu: “Hayatındaki tüm sorunları mükemmel bir şekilde çözmüş olan, ey yaşlı ve bilge adam! Sana bir sorumuz var. Ellerimde küçük ve beyaz renkli bir kuş tutuyorum ve senden bilmek istiyorum: Bu kuş ölü mü, diri mi?” Ve grupta herkes, bu deneyimli adamı bir kere de olsa çaresizlik içinde görebilecekleri için, daha şimdiden zafer sevinci hissediyordu.
Yaşlı ve bilge adam, ziyaretçilerinin beklentili bir sevinç içindeki yüzlerine dikkatle baktı, gülümsedi ve yanıt verdi: “Sevgili Genç Arkadaşlarım! Kuşun ölü ya da diri olması, tamamen sizin elinizde…”
Helmut Fuchs ve Andreas Huber – “Yaşamın 16 Temel Gücü”