Hasta Adam; Türkiye

Hasta Adam; Türkiye... Türkiye’deki artan antidepresan kullanımı ve ilaç bağımlılığı konusunda rehber niteliğinde bir yazı...

Hasta Adam; Türkiye... Türkiye’deki artan antidepresan kullanımı ve ilaç bağımlılığı konusunda rehber niteliğinde bir yazı...

Hasta Adam; Türkiye

Hürriyet gazetesinin Türkiye’deki artan antidepresan kullanımı ve ilaç bağımlılığı konusunda yayımladığı bir haber oldukça dikkatimizi çekti. Bu nedenle haberi değerlendirmesi için Tayfun Topaloğlu’nun kapısını çaldık ve görüşlerini aldık. Depresyon sürecine götüren faktörler konusunda önemli tespitlerde bulunan Tayfun Topaloğlu’nun, sağlıklı bir yaşam için sıraladığı önerilerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz.


Haberin Özeti:

Türkiye’deki antidepresan ilaç kullanımında ve psikiyatrlara başvuran hasta sayısında da kelimenin gerçek anlamıyla bir patlama yaşanıyor. 2003’te 14 milyon kutu antidepresan tüketilirken 2007’de bu rakam 26 milyon kutuya fırlamıştır. İlaçların peynir ekmek gibi tüketildiğini belirten haberde, ilaçların ihtiyaç duyulduğu için değil, insanlar tarafından aklına estiği gibi bilinçsiz şekilde kullanıldığı ifade edilmektedir. Ve ayrıca da sistemin de gereksiz ilaç kullanımını teşvik ettiği belirtilmektedir. (Haberin ayrıntıları için tıklayınız: hurriyet.com.tr/gundem/12481819.asp?gid=245).

Tayfun Topaloğlu’nun Yorumu:

Türk insanının en küçük bir üzüntü, engellenmişlik ve sıkıntı durumunda yan etkileri oldukça fazla olan antidepresanlara yönelmesi belirli faktörlerin bir bileşimine dayandırılabilir. Yakın çevremden ve danışanlarımdan da gözlemlediğim kadarıyla, özellikle bu ilaçlara gereksiz yönelen kişilerin belirli özellikleri paylaştığını söylenebilir. Tabiki ciddi şekilde ilaç tedavisine ihtiyaç duyan insanlar da olacaktır. Ancak burada belirtilen gözlemler, gereksiz yere bu ilaçları kullanan kişiler için daha geçerlidir. Dolayısıyla bu durumda olan kişiler, kendilerini ve düşünme alışkanlıklarını iyi br şekilde gözlemleyerek ve aşağıda belirtilen tespitler  konusunda belirli tedbirler alarak da ilaç kullanmaksızın depresyon sürecinden kendilerini koruyabilirler.

Amaçsızlık:

Kendini belirli ve anlamlı hedeflere yöneltemeyen bireylerin zihinsel enerjisi atıl kalır ve bu enerji bir süre sonra kişinin kendi içine yönelerek olumsuz düşüncelere neden olur. Bu olumsuz düşünceler içinde uzun süre bocalayan insanların bir kısır döngüye girerek sağlıkları bozulmaya başlar. Sonuçta bu hedefleri belirleyecek olan, kişinin yine kendisidir. Dolayısıyla bir insan asla amaçsız kalmamalıdır. Özellikle bu, emeklilik sürecine giren insanlarda sık görülen bir durumdur. Kendisine küçük de olsa doğru hedefler koyan ve zihinlerini bunu gerçekleştirmek için meşgul eden insanlar kendilerini koruyabilmektedirler.

Baskı ve stres yaratan ortamlar:

İş veya özel yaşamında uzun süre olumsuz ve stres yaratan ortamlarda bulunan kişiler kendilerini bir süre sonra negatif enerji ve duygular içinde bulmaktadır. Bu durumdaki insanların bunu fark edip kendilerini rahatlatıcı fiziksel ve zihinsel aktiviltelere sokmaları gerekmektedir. Özellikle spor, dans, vb. eğlenceye yönelik aktiviteler, bireyin an’ın içinde kalmasını ve olumlu duygular yüklenmesini sağlamaktadır. Bunun yanında resim, fotoğrafçılık vb. hobilere yönelerek de kendilerini rahatlatabilirler. Bunlara bilinçli bir zaman ayırmak ve bunları düzenli olarak yapmak gereklidir. Bu şekilde olumsuzluk ritmini bozarak stresin etkilerinin kalıcı olmasını engellemiş olurlar.

Eylemsizlik:

Kişinin kendi ekolojisine uymayan, gerçekçi olmayan ve kontrol alanının dışında hedefler koyması eyleme geçmesini ve eyleme geçse de sonuç alabilmesini olumsuz şekilde etkilemektedir. Çabalarından sonuç alamayan ve engellenmişlik duygusu yaşayan insanlar bir süre sonra edilgenleşerek öğrenilmişlik çaresizlik içine girmektedirler. Eylemde olmak, önemli bir motivasyon aracıdır ve dolayısıyla amaçları doğrultusunda bir şeyler yapıyor olduğunu görmek insana hem moral vermekte hem de kendisini güçlü hissetmesini sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken bir durum da, depresyon sürecinin  kendisinin de eylemsizliği tetiklemesidir. Bu süreci kırmak için de hareket halinde kalmak çok önemlidir.

Kötümser kişilik yapısı:

Kötümser kişilerin başlıca özellikleri, başlarına gelen en küçük bir tersliğin sonsuza kadar devam edeceğini, bütün hayatına yayılacağını sanmaları ve bu durumun kendisinden kaynaklandığını düşünmeleridir. Ayrıca bu kişiler, başlarına gelen güzel olayların da kısa süreceğini, sadece o konuda geçerli sınırlı bir durum olacağını ve başarılarının kendi (ör. becerisinin) dışındaki faktörlerden (ör. şans) kaynaklandığını düşünürler. Dolayısıyla tüm odakları kötü ve olumsuz durumlar üzerinedir. Kötümser kişilik özelliğinin kişinin depresyona girmesiyle yakından ilişkisi olduğunu ortya koyan pek çok araştırma bulunmaktadır. Bu nedenle iyimser kişilik yapısının geliştirilmesi gerekmektedir (Editörün notu: Bununla ilgili “iyimserlik testi”ni yapıp yorumları ve önerileri kendiniz için değerlendirebilirsiniz).

Türk insanına özgü reaktif-tepkisel tutum:

Genellikle Türk insanına özgü en önemli özelliklerden birisi de, olayları öngören-proaktif değil, olaylara tepki veren-reaktif bir tutum içinde olmalarıdır. Çoğunlukla yumurta kapıya dayandığında harekete geçen Türk insanı, özellikle depremler ve son yaşanan sel felaketinde olduğu gibi, olumsuz olaylar başlarına gelinceye kadar harekete geçmekte zorlanırlar. Bu nedenle pasif, edilgen ve tepkici bir tutum geliştirmek yerine proaktif ve öngörülü hareket etme alışkanlığını edinmek gereklidir. Bu süreçte kişinin kendisine sorabileceği sorular da önem taşır. (Örneğin; benim bu davranışımın olası sonuçları gelecekte neler olabilir?).

Etki / Yorum / Tepki süreci:

Son olarak, pek çok insan, yaşadığı olumsuz duygulara başlarına gelen olumsuz olayların ve tersliklerin neden olduğunu düşünmektedir. Ancak, kendilerinin bu olayları “yorumlayış şekilleri”nin etkili olduğunu fark etmedikleri için bir anda kendilerini kurban gibi hissederek ve uzun zaman etkisinden çıkamadıkları öfke, kızgınlık, pişmanlık gibi olumsuz duygular yaşamakta ve dönüşü olmayan olumsuz eylemlerde bulunmaktadırlar. Bu nedenle davranışlarımıza olayların neden olduğunu değil, bizim onları yorumlayış şeklimizin neden olduğunu fark etmeli ve bu yorumlama şeklini alışkanlık haline getirmeliyiz.

Sonuç olarak, bu faktörlerin her birinin dikkate alınması ve bir kontrol mekanizması olarak, kişinin kendisi üzerinde veya yakın çevresindekiler üzerinde göz önünde tutması önemlidir. Böylece, özellikle depresyon sürecinin başlangıcında olan kişilere hangi tedbirleri almasının gerektiği konusunda bir uyarı görevi görecektir.

Depresyon Testi (Burns Depresyon Ölçeği)

Depresyonun Temelini Oluşturan 10 Bilişsel Çarpıtma

Kaygı ve Endişelerle Baş Etmenin Yolları / İyimser Düşünme Teknikleri

Şimdi Mutlu OL – Gerçek Mutluluğun İpuçları

Bağışıklık Sistemini Güçlü Tutmanın Yolları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir