Evlilikleri Bitiren En Büyük Neden

Evlilikleri bitiren en büyük neden nedir? İşte bu sorunun yanıtını aşk laboratuvarı deneylerinden öğreniyoruz...

Evlilikleri bitiren en büyük neden nedir? İşte bu sorunun yanıtını aşk laboratuvarı deneylerinden öğreniyoruz...

Evlilikleri Bitiren En Büyük Neden

Günümüzün evlilikleri para, seks, çocuklar, kariyer ve diğer pek çok konuda yaşanan anlaşmazlıklarla boğuşuyor. Son yıllarda artan boşanmalar, evlilik kurumunun geleceğini tartışma konusu haline getirmiş durumda. Dışarıdan mutlu olarak görülen çiftler bir anda boşanmanın eşiğine gelirken, birbiriyle sürekli didişen çiftlerse ömür boyu süren birlikteliklere imza atıyor. Elbette evliliklerin devamlılığını belirleyen pek çok değişken yer alıyor. Ancak sağlıklı bir ilişkinin temelinde tam olarak neler var? İşte bu sorunun yanıtını Malcolm Gladwell’in “Blink” adlı kitabında yer verdiği uzun soluklu bir araştırmanın sonuçlarından öğreniyoruz.

Aşk Laboratuvarı Deneyleri

Washington Üniversitesi araştırmacısı psikolog John Gottman ve arkadaşları evli çiftler üzerinde yıllar süren bir deney gerçekleştirdi. Buradaki amaç; bazı ipuçlarından yararlanarak bugünden evliliklerin geleceğini öngörebilmek mümkün müydü bunu belirlemekti.

Buna göre laboratuvara davet edilen çiftlerden özellikle kendilerini çıkmaza sürükleyen belirli bir konu üzerine 15 dakika konuşmaları isteniyordu. Bu sırada eşlerin video ve ses kayıtlarının yanı sıra, kalp atış hızları ve cilt ısısını ölçen sensörlerden gelen diğer veriler kayıtlara alınıyordu.

Bir çifti tanıyabilmek için onların her anına tanık olmalıyız diye düşünürüz. Mutluyken, öfkeliyken veya üzgünken nasıllar? Halbuki John Gottman buna gerek olmadığını kanıtlıyor. 1980’lerden günümüze kadar 3000’den fazla çifti aşk laboratuvarı adını verdiği araştırma merkezinde inceleyen Gottman ve ekibi, bir sohbet esnasında ifade edilebilecek olası her türlü duyguyla eşleşen 20 kategoriyi içeren bir kodlama metodu (SPAFF) geliştirdi. Buna göre deneklerin yüz ifadeleri ve konuşmaları yorumlanarak bu ölçekte kodlanıyordu. Sonuçlarsa gerçekten ilgi çekiciydi.

Eşlerin 1 saatlik konuşması analiz edildiğinde, o çiftin 15 yıl sonra hala evli kalıp kalmayacağı, %95’lik bir doğruluk payıyla söylenebileceği kanıtlanmıştı. Gözlem süresi 15 dakika olduğundaysa başarı oranı %90 civarında seyrediyordu. Hatta bu durum üç dakikalık kayıtlara bakılarak da öngörülebiliyordu.

Çiftlerde incelenen ve ölçülmek istenen asıl şey, olumlu ve olumsuz hislerdi. Gottman’ın bulgularına göre bir evliliğin sürdürülebilmesi için olumlu hislerin olumsuz olanlara oranı en azından beşte bir olmalıydı. Araştırmasının merkezinde her evliliğin içinde yer alan iletişimde kendini gösteren kendine has bir rutin, bir nevi evlilik DNA’sı fikri vardı. Eşlere ilişkilerinin en önemli kısmı olan nasıl tanıştıkları anlattırıldığında bu rutin hemen gün yüzüne çıkıveriyordu. Anlatımda fark edilen olumsuz bir rutin gözlendiğinde, evliliğin sonraki süreciyle de ilgili olumsuz bir öngörü belirginleşiyordu. Dikkati çeken şeyse, iki insan arasındaki ilişkide doğal olarak ve istemsizce ortaya çıkan ayırt edici bir tarzın olduğuydu. Boşanmanın olup olmayacağını ise bu tarzın şifresini çözüp yorumlamakla mümkün hale geliyordu.

İlişkilerdeki Sorunun Dört Nedeni

Gottman, evliliklerin her birinin kendine has bir yapısı olduğunu ve bu yapının bir çiftin iletişimlerine bakıp duygu değişimleri hakkında detaylı veri toplayarak anlaşılabileceğini keşfetmişti. Ancak Gottman zaman içinde konuşmalardaki her şeye önem vermek zorunda olmadığını fark etmişti. Buna göre “Dört Atlı” diye tabir edilen kriterlere odaklanarak bir çiftin geleceği hakkında bilinmesi gerekenlere ulaşabiliyordu. Bu kriterler: Savunmacı tavır, umursamazlık, eleştiri ve hor görme’dir. Gottman bu dördü içinde en önemlisinin hor görme olduğunu belirtiyor. Buna göre çiftlerden biri veya ikisi birden karşısındakini hor gördüğü gözlemlenirse evliliğin gidişatının kötü olduğu sonucuna varılabiliyor. İlişkilerinde bir insan hor görmenin bir şekli olan yukarıdan bakarak konuştuğunda ilişkiye diğer üçünden çok daha fazla zarar veriyor. Bu hor görme davranışları genellikle hakaret içermektedir (Ör. İğrenç birisin). Hor görmeyi yıkıcı kılan şey, hor görürken karşınızdaki insanı sizden aşağıya itmeniz ve bir hiyerarşi yaratmanızdır. İşte bu yüzden ilişkideki hor görme derecesini ölçebilirseniz, diğer detayları bilmenize gerek kalmaz.

Buraya kadar anlattığımız bilgiler ışığında evlilik ilişkisindeki en yıkıcı faktörün iletişim kaynaklı olduğu ve onun temelinde de hor görme davranışlarının yer aldığını görüyoruz. Bu sonuçlar  yıllar süren deneylere ve 3000’den fazla çiftle gerçekleştirilen uygulamalı çalışmalara dayanıyor. Elbette bu sonuçlar farklı düzlemlerde test edilmeye ihtiyaç duyuyor. Ama bu sonuçların bizlere net veriler sunduğu su götürmez bir gerçek. Görünürde boşanmalara yol açan pek çok spesifik sorun öne çıkabilir. Çünkü her ilişkinin dinamikleri farklıdır. Ancak genele baktığımızda, bir ilişkide hor görme kaynaklı iletişim sorunları sürekli hale geldiğinde, o ilişkinin sağlıklı şekilde yürümesi ve uzun yıllara yayılması pek mümkün görünmüyor.

Kaynak: Malcolm Gladwell (2013) Blink (Çev. Dilan Sarıoğlu) MediaCat Kitapları, İstanbul

Aşk ve Sevgi Üzerine En İyi Özlü Sözler

Aşkın Motivasyonu

Terk Edilenlerin Psikolojisi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir