Sağlıklı dörtler, iç gözlemci, kendinin farkında, duyguları ve dürtüleri ile temasta, özünün arayan insanlardır. Kendilerine ve başkalarına karşı duyarlı ve sezgisel-şefkatli, anlayışlı, düşünceli, ihtiyatlı ve saygılı davranırlar. Kendini canlı ve güçlü ifade eden, kendine özgü, bireysel kişilerdir. Hassastırlar, kolayca etkilenirler, yalnız başlarına olmaktan hoşlanırlar. Ruhun “derin su dalgıçları”dırlar. En iyi durumda: engin bir yaratıcılığa sahip, özeli ve evrenseli, muhtemelen bir sanat biçimi ile ifade eden insanlardır. Ortalama dörtler; Yaşama bir sanatçı gibi ve romantik yönden bakmaya başlarlar; duygularını desteklemek için güzel ve estetik bir ortam oluşturmaya çalışırlar. Tutkulu hislerini kullanarak, düşleme ve hayal gücü ile gerçeği yoğunlaştırırlar. Hisleri ile teması yitirmemek için her şeyi benimserler ve kişisel algılarlar, aşırı duygusallık içinde kolayca incinebilir duruma gelirler. Sağlıksız dörtler; kendileri hakkındaki düşünceleri gerçeklikten uzaklaştıkça oluşturdukları imajı desteklemeyen her şeyi ve herkesi reddederler; yaşamlarını sürdürebilmek için başkalarına olan bağımlılıkları artar.
Temel korku; kişisel önemden yoksun ve kimliksiz olmak. Temel arzu; kendini bulmak. Arayış; dörtler kimliklerini araştırırlar, kim olduklarını bilmek isterler; sağlam ve güvenilir bir kimliğe sahip olmak isterler. Kendilerinde olmayan her şeye sahip insanlara öykünürler. Arzuladıkları tüm özellikleri taşıyan ve aynı zamanda onları onaylayan bir kurtarıcı ararlar.
Erdem; Sakinlik ve ölçülü olmak (duygusal denge). Anda yaşarken açık ve engin yürekli bir insan olmamız doğaldır. Deneyimlerimizi bizi derinden etkiler ama duygusal tepkilerle sürüklenmeyiz ve kaybolmayız. Gerçek kimliğimizi ve değerimizi yaşarken benliğin sonsuz engellenme ve sıkılmalarından, şiddetli arzularından arınmışızdır; sakiniz ve öz saygınlığımızı korumaktayız. Sakinliğimiz ve ölçülü olmamız, olası acı deneyimleri karşılayabilmemiz için bizi destekler.
Tutku; Kıskançlık. Sakinlik ve ölçülü olmak erdemini yitirdiğimiz zaman kıskançlık ortaya çıkar ve içimizde bir şeylerin eksik olduğu kanısına saplanırız. Kısacası kıskançlık, kendimizde görmek istediğimiz niteliklere başkalarının sahip olduğunu belirtir ama aynı zamanda sorunun kökenine inmemize engel olan iç boşluğu sürdürmemize neden olur. Sorun dörtlerin incinmişlikleri ve iç yetersizlikleri ile özdeşleşmeleri ve sonra acıları ile bir yaşam biçimi oluşturmalarıdır. Kıskançlık bizi aynı zamanda diğer insanlardan ve yaşamdan uzaklaştırır. Yabancılaşa ile birlikte, başkalarından nefret etme duyguları ortaya çıkar.