Mevlana der ki; “yirmi dört makamda çalgı çalan çalgıcıya, dinleyen yoksa çalgısı yük olur, aklına ne yanık bir nağme gelir, ne de on parmağını çalgı çalarken oynatası gelir.” Büyük bilgenin asırlar önce dile getirdiği güzel sözleri bugünün dünyasında motive edici pek çok nitelik taşımaktadır. Sitemizin yazarlarından İ. Barış Özpazarcık, Mevlana’nın motivasyona dair en güzel sözlerini sizler için kaleme aldı.
Motivasyon, içimizdeki dehanın farkındalığı ve uyandırılışıdır. “Potansiyel” dediğimiz o büyük, sonsuz kaynağın iç dünyamızdan dış dünyamıza akabilmesi için, kendimize omuz vermemiz, destek olmamızdır.
Bu “uyandırma” hali için kimi bilgeler, üstadlar kelimenin gücünü araç olarak kullanmışlar; daha derinlerdeki benliğimize ulaşmamıza kanal olmuşlardır. İşte bu bilgelerden biri de Mevlanamız’dır.
“Mesnevi”yi ve onun rubailerini başucu kitabı olarak okurum. Beni yeniler, tazeler, ufkumu açar. Mevlana cansuyudur. ‘Bengisu’dur. Hayat’tır. Hayata yeni, anlamlı bir bakıştır. Bu nedenle, onu her çağın psikoloğu, terapisti, mentörü, motivatörü kabul ederim. O’nun dostluğundan ve yol arkadaşlığından çok şey öğrendim. Satırlarını el yazısıyla sayfalarca yazarak kana kana içerim. Paylaşmaktan mutlu olurum:
“Senin canında bir can vardır, sen o canı ara. Senin teninin dağında çok kıymetli bir inci bulunmaktadır. Sen o incinin madenini ara. Eğer arayabiliyorsan, onu kendinde ara, kendinden dışarıda arama.”
“Bizim uyanıklığımız evreni aydınlatan ışık olur, lamba olur.
Senin bir benzerin bulunmaz. Senin o güzel, nurlu yüzünden yüzlerce ışık parlar, etrafını aydınlatır.”
“Ay, geceden ürkmediği, karanlıktan kaçmadığı içindir ki nurlandı. Gül, o güzel kokuyu, dikenle hoş geçinmekle kazandı.”
“Senin içinde bulunan, o çok yakın dostun, sana hayat veriyor, seni yaşatıyor, sana konuşma, hissetme, düşünme gücü lütfediyor. Hatta hareme o güzel, o ruhani yerlere ulaşmak ümidini veriyor, sen son nefesine kadar, onun sunduğu şarabı iç, çünkü, o işveden değil, kereminden bunu sunmaktadır.”
“Şu bir gerçektir ki, harekette bereket vardır. Hareket ile gezip dolaşmakla manevi sıkıntı gider, insan ferahlığa kavuşur. Kaynak suyu, ırmak suyu hareket ettikleri için, durgun sularda üstün tutulurlar. Akan sular çerçöpü alır götürür, üstlerinden atar, arınırlar.”
“Benim gönlümün içinde, boyaları çok güzel kullanan büyük bir ressam var ki, çiçeklerin, bağların; asmaların rengini çok hoş bir şekilde boyamaktadır. O, öyle eşsiz bir sanatçıdır ki, bir kuzgunun kanadında bile yüzlerce bağ ve bahçelerin rengi vardır.”
“Sen bu cihanın en değerli madenisin. Herkessin peşinde koştuğu şu dünya, sana göre bir yarım arpadır. Cihanın aslı temeli sensin cihan senin yüzünden yaratılmıştır. , alemi, meş’aleler, mumlar kaplasa, aydınlatsa, çakmak olmayınca bunların hepsi de rüzgarın esmesiyle söner.”
“Sen mübarek ayağını yere basınca, yeryüzünün toprağı neş’elenir, sevinç içinde kalır. Duyduğu sonsuz zevk ve neş’eden ötürü toprak, gebe kalır; yüzlerce gül goncası doğurur. Bu hali gören yıldızlar da, gökyüzünde heyecana kapılırlar, alkış sesleri, sevinç çığlıkları ile gök kubbesini çınlatırlar, bu sevinç, bu alkış sesleri içinde ayın gözü bir yıldıza düşer.”
“Alem-i küll” bütünlük aleminde gizlenmiş hazine biziz. Ebedilik mülkünün sahibi de biziz. Balçık karanlığından kurtularak, şu maddi varlıktan, benlikten geçerek aydınlığa çıkınca Hızır da biziz, bengisu da biziz.”
“Biz Allah’ın sırlarının hazinesiyiz. Sonu olmayan, kıyısı bulunmayan inciler denizi biziz. Aydan balığa kadar her şeyin içinde olan biziz. Padişahlık tahtına oturan da biziz. Varlıkların en üstünü olan biziz. “
“Sen bir denizsin, evren ise, o denizin köpüğü gibidir…
Evren bir cisim gibidir. Onun denizinin nuru biziz. Alem gecedir, geceyi nurlandıran göklerin parlak ayı da biziz. Balçık karanlığından uzaklaşınca, Hızır da biziz, bengisu da biziz. “
“Gündüz seni öğdüm, öğdüğümün farkında olmadım. Gece senin yanında uyudum, uyuduğumun farkında olmadım. Ben kendi kendime şöyle bir zanna kapılmış, kendimin benden ibaret olduğunu sanıyordum. Halbuki ben, tamamen senmişim, sen olduğumun farkında olmadım.”
“Neş’e, neş’e, ey dostlar neş’e… Toprağın esaretinden kurtulmuş, hürriyete kavuşmuş, yukarılara doğru başını yükseltmiş zambaktan, binlerce hürlük haberi geliyor. O diyor ki: “Ben bağlardan kurtulmanın, hür olmanın zevkine vardım! Aşıklığın tadını ben verdim. Aşıklara ben lütuflarda bulundum, dileklerini verdim… Verdin, verdin, ey ay, sen verdin.”
“Bedenin her zerresinden bir feryat duy, bir inilti işit; çünkü sen büyük bir şehirsin; belki de bir şehir değil, binlerce şehirsin sen. Her şey sensin; her şeyden öte ne varsa o da sensin; O da senden ibaret. Ey Allah’ın kitabının nüshası olan sen! Ey Allah’ın cemalinin aynası olan sen! Alemde ne varsa, senin dışında değildir. Her şey sensin. Her istediğini kendinde ara.”
“Haklısın, Ademoğlu dediğin, dünya sandığına konmuş bir aslandır. Sandık kapanmış, kilitlenmiştir. O da kendini yorgun ve bitkin göstermektedir. Ama günün birinde bir coştu, bir kükredi de sandığı kırıp parçaladı mı, gücünün nelere yettiğini, ne işler yapabileceğini o vakit görürsün.”
A güzel yoldaşım, sen alelade tek bir adam değilsin ki, sen koskoca bir alemsin, sen derin bir denizsin. O senin muazzam varlığın yok mu? O dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce alem o denize dalar; gark olur gider. Ruhuna manevi gıdalar ver. Olgun düşünüş, ince anlayış ve ruhi gıdalar sun da, gideceği yere güçlü kuvvetli gitsin. Sen ya Allah’ın nurusun; ya da onun mazharısın. Şu dönen gökte, yıldızlarda, Ayda, irade ve özgürlük var sanma. Güneşlerin güneşi sensin. Şu gök kubbede dönüp duran güneş, başı bağlı topal bir eşek gibidir. Murat sensin. Neden oradan oraya koşuyorsun? O, sen de demektir. Ama sen, sakın ben deme; hep sen diye söyle. Göz dürüst görürse, sen O olursun. O da sen olur. Ey Allah kitabının örneği olan insanoğlu! Ey şahlık güzelliğinin aynası olan mutlu varlık! Her şey sensin. Alemde ne varsa senden dışarı değil. Sen ne ararsan kendinde ara, çünkü her varlık sendedir. “
“Biz dünyaya güneş gibi, herkese can vermeye ve böylece herkese yararlı bir işte bulunmaya gelmişiz.”
“Eğer sen hak yolunda yürürsen, senin yolunu açarlar kolaylaştırırlar. Eğer Hakk’ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa dönüştürürler. Benlikten kurtulur, alçakgönüllü olursan, o kadar büyürsün ki, aleme sığmazsın…”
Uyanma zamanı… Anlama zamanı… Hatırlama zamanı… Birliğimizi, bütünlüğümüzü, birlikten doğan gücümüzü anlama zamanı… Derin bilgeliğimize ulaşma zamanı…
Kendimizi kendimizle, özümüzle buluşturan; bizi bütünlükle birbirimize kavuşturan Mevlana’ya selam olsun…